Lordum, bunu ispatlayabilirim, gece yarısı tamamen savunmasız bir şekilde papağan uyurken bu maymun satır büyüklüğünde bir bıçakla papağanı öldürmeye teşebbüs etti. | Open Subtitles | سأثبت لك سيدي أنه في منتصف الليل وحينما كان الببغاء نائماً لا يقدر الدفاع عن نفسه جاء هذا القرد ومعه سكين بحجم ساطور |
Bu papağan, maymun, ayı ve leopar yavrusu... bizi şok etmeyi başardı! | Open Subtitles | هذا الببغاء و القرد و الدب و صغير الفهد لقد فاجؤونا جميعاً |
ve bunları biçmek için kayalıklarda bırakılan papağan balıkları gibi otçullar yeterli sayıda değil. | TED | ولا توجد حيوانات عاشبة كافية كسمك الببغاء الموجودة على الشِعاب لجزّها كلها. |
Birileri cesur papağanın da ne yapmak istediğini sormalı. | Open Subtitles | ألا يوجد من يسئل عمّا يريده الببغاء الشجاع؟ |
Çay, kahve, boruların tamiri, papağana ilacının verilmesi. | Open Subtitles | شاي, قهوه, اصلح السباكة أعطي الببغاء دوائه |
Tek bir papağan balığı her yıl 380 kilogramdan fazla bu toz hâline getirilmiş mercandan üretebilir. | TED | يمكن لسمكة الببغاء الواحدة أن تنتج 380 كيلوغراماً من هذا المسحوق المرجاني في كُلّ عام. |
Bazen, tüplü dalış yaparken panomdan yukarı bakardım ve sadece papağan balığı dışkısının yağmur gibi yağdığını görürdüm. | TED | أحياناً، أثناء الغوص، كنت أرفع عيني عن لوحة المشبك لأشاهد فقط فضلات سمكة الببغاء وهي تنهمر. |
Bir dahaki sefere tropikal beyaz kumlu bir sahilde uzandığınızda belki papağan balıklarına teşekkür edersiniz. | TED | إذاً في المرة المقبلة التي تستلقي فيها على شاطئ رمل أبيض، ربما يعود فضل ذلك لسمك الببغاء. |
Alacalı ve çizgili, turkuaz, kızılımsı mor, sarı, turuncu, benekli papağan balıkları, mercan kayalıklarının renkliliğinin büyük bir parçası. | TED | مُزركش، مُخَطّط، أزرق مُخضر، أرجواني، أصفر، برتقالي، مُنقط، لسمك الببغاء فضل كبير في جعل الشعاب زاخرة بالألوان. |
papağan balıkları çeşitli üreme stratejilerinin güzelliğinin bir kısmının örneği. | TED | ويجسد سمك الببغاء جزءاً من جمال إبداع التنوّع التناسُليّ. |
Çünkü sevgili papağan balıklarım ve mercan kayalıkları hakkında nasıl mutlu bir sonu olan dürüst bir konuşma yapacağımı bilmiyorum. | TED | لأنني لا أعرف كيف أُلقي محادثة صادقة تُعبر عن حبّي لسمك الببغاء والشعاب المرجانية تحمل في طياتها نهاية سعيدة. |
ki bu hasarlar mercanı yemeye başlayan ama şans eseri onu öldürmeden ilgisini kaybeden bir papağan balığı sürüsünden kaynaklanıyor. | TED | و السبب فيه هو مجموعة من سمك الببغاء التي بدأت في الأكل منه و لكنهم و لحسن الحظ فقدوا شهينهم قبل أن يقضوا عليه |
Parker, Adamların peşinde dolaşıyor ve "Doğru" deyip duruyor! papağan gibi. | Open Subtitles | باركر لماذا يتبعك مساعدك ويقول دائما نعم مثل الببغاء |
- O dilsiz, efendim. Zavallının dili kesildi. Konuşması için papağanı eğitmiş. | Open Subtitles | انه أخرس يا سيدي الشيطان قطع لسانه لذا درب الببغاء للكلام بدلاً عنه |
Zavallının dili kesildi. Konuşması için papağanı eğitmiş. | Open Subtitles | شيطان صغير قطع له لسانه لذلك علم الببغاء ليتكلم بدلاً منه |
papağanın oraya gideceğini tahmin etmiştim. | Open Subtitles | لطالما أحسست أن هذا الببغاء سيصل لمكان ما |
Bir keresinde eve geldiğimde, kapı açıktı ve o, papağana bir şey söyletmeye çalışıyordu. | Open Subtitles | ودخلت ذات مرة لغرفتها وكان الباب مفتوحا، وكانت تحاول تلقين الببغاء ليقول شيئا |
Ve siz, madam, şu kızlarınızı alıp bu sarhoş kuşu da paketleyip, defolun! | Open Subtitles | وانت سيدتي، خذي فتياتك هؤلاء وهذا الببغاء الثمل واخرجوا |
İspanyolca konuşuyorsun, güero. Papağanlar da yapabiliyor. | Open Subtitles | أنت تتحدث الإسبانية أيها الأبيض, حتى الببغاء يفعل ذلك |
muhabbetkuşu giriş var diyor. | Open Subtitles | آي تصل، الفتيان، الببغاء التعبير الوارد. |
Kızım, benim papağanım sensin. | Open Subtitles | . باكي ، أنتِ الببغاء الخاص بي |
Papağandan değil. | Open Subtitles | ليس الببغاء |
- Papağanımızı koklayabilirsin. | Open Subtitles | -يمكن أن تشم الببغاء |
Ama sonra papağanların 80 yıl yaşadığını öğrendim. | Open Subtitles | ثم اكتشفتُ أن الببغاء يعيش حوالي 80 عاماً |
Kuzenime kuş istemiyorum dedim. Muhabbet kuşunu seversin dedi. | Open Subtitles | أخبرت ابنة عمي أني لا أحب الطيور، لقد أصرّت، و أقسمت أني سأحب الببغاء |