Eskiden kullandığım tüm veri tabanlarına erişebilecek param yok şu an. | Open Subtitles | لم يعد بإمكاني توفير كل قواعد البيانات التي كانت متاحة لي |
Kanonik veri modelleriyle bitiş noktaları arasında iletişim kuran daha iyi bir yer. | Open Subtitles | عالم أفضل , من خلال نماذج البيانات التي تنشيء تواصلاً بين نقاط النهاية |
İşleyebileceğimiz daha fazla veri üreterek, yazıyı çözmemizde çok faydalı olabilir. | TED | وهذا يمكن أن يكون مفيدا حقا ونحن نحاول فك النص عن طريق توليد المزيد من البيانات التي نتمكن من تحليلها. |
Bu sadece mobilyaya iliştirilmiş sensörlerden alınan veriler. | TED | هذا يريك البيانات التي تأتي من الحساسات المدمجة في الفرش. |
Şimdi size özel bir grupla ilgili -en iyi bilim insanlarıyla ilgili- yayınlanmış ve incelenmiş verileri sunmak istiyorum. | TED | ولكن دعوني أبين لكم بعض البيانات.. التي تم دراساتها بشكل جيد ونشرها .. ..حول مجموعة خاصة وتضم أكبر العلماء. |
verilerin her baytı oradan geçer, dünyadaki en hızlı bağlantı oradadır. | Open Subtitles | كل بايت من البيانات التي تم تمريرها. أين أسرع الوصول الأرض. |
Yaptığımız ise bütün bu bilgileri taramak ve yüksek kaliteli olmayan tüm verileri ayıklamak. | TED | وما نقوم به هو القراء من خلال كل هذه السجلات وإلغاء كل البيانات التي ليست ذات جودة عالية. |
Ve farkettim ki topladığımız bu gigabyte'larca veri sadece bilimsel görüntüleme için değil | TED | وأنا أدرك أن كل الغيغابايتات من البيانات التي نجمعها كل مرة ليست فقط تصويراً لغايات علمية ولكن يمكننا كذلك القيام |
Ve bu tür haritalar, modern insanların gerilerinde bıraktıkları veri izine dayandırılarak otomatik olarak üretilebilirler. | TED | وهذا النوع من الخرائط يمكن إنشأه تلقائيا وتعتمد على البيانات التي يتركها الناس خلفهم |
Ayrıca yerleştikleri bölgeye bakıp tanıdığınız veri merkezlerinin ne kadar büyük olduğunu, ne kadar alan kapladığını, | TED | بإمكانك أيضًا أن تنظر إلى المساحة المربعة لترى بالنسبة لمركز البيانات التي لديك، وتخمن ماهو كبرها؟ |
Geçenlerde şunu fark ettim ki karıncalar farklı çevrelerde farklı etkileşimlerde bulunuyorlar. Bunun bize başka sistemler hakkında bir şeyler öğretebileceğini düşündüm. Örneğin beyinler ve mühendisliğini yaptığımız veri ağları, hatta kanser. | TED | وقد اكتشفت مؤخرًا أن النمل يتواصل بطريقة مختلفة في بيئات مختلفة، وقد جعلني ذلك أفكر بأننا قد نتعلم منهم شيئًا عن أنظمة أخرى، مثل الأدمغة وشبكات البيانات التي نطورها، وكذلك حتى السرطان. |
Güzel. Olan şey şu, bu gördüğünüz veri aslında bir PDF dosyasındaydı. | TED | أحب ذلك. ما حدث هو أن البيانات التي رأيتموها كانت في الأساس بصيغة بي دي إف. |
Bu, hepinizin görüp anlayabileceği kalitede bir veri. | TED | هذه هي نوعية وجودة البيانات التي سوف تحصلون جميعا على فرصة رؤيتها. |
Fakat sonra diğer faktörlerden bahsettin tıpkı, bilirsin, büyük zorluklar, ve tabii, farklı yönlere giden birçok başka veriler mevcut: Onbinlerce karışıklıklar, protestolar ve çevre protestoları, bunun gibi. | TED | لكنك بعد ذلك ذكرت عناصر أخرى مثل، كما تعلم، التحديات الكبيرة، وهناك، بالطبع، الكثير من البيانات التي تذهب في اتجاه مختلف: عشرات المئات من الاضطرابات والمظاهرات والاحتجاجات البيئية، الخ. |
En sıradan görünen veriler bile gözlemci şirketlerin eline geçebilir. | TED | حتى أكثر البيانات التي تبدو عادية يمكن استخراجها بواسطة اقتصاد المراقبة. |
Burada psikolog ve sosyologlardan gelen veriler gerçekten ikna edici. | TED | البيانات التي جمعها كل من علماء النفس والإجتماع |
Bence bütün enstitüler bunu savunmalı ve ellerindeki tüm verileri kısıtlanmamış lisanslar altında yayınlamalılar. Böylece bunun herkese bir yararı olur. | TED | وأعتقد أنه ينبغي على المعاهد أن تأخذ موقفا وتنشر جميع البيانات التي تحت التراخيص الغير مقيّدة، وسيكون هناك فائدة كبيرة للجميع. |
Böylece bulabildiği verileri toplamaya başladı. | TED | فذهبت إلى الخارج باحثة عن البيانات التي يمكنها العثور عليها. |
Neredeyse önsezimizin bilgisayar tarafından sahnelendiğini görebiliyoruz, zihnimizin gözünde işlemden geçen bütün o verilerin betimlenmesi. | TED | يمكن أن نرى تقريباً حدسنا يُمثل على حاسوب، مصوراً كل البيانات التي تعالج في عقلنا. |
Ancak birbirine bağlı verilerin araştırılması yoluyla, işittiklerimizin hem yoğunluğu hem de çeşitliliğinden daha kesin sonuçlara varmayı başarıyorum. | TED | غير ان مقارنه هذه البيانات التي تربط بين كلا من كثافة وتنوع ما نسمعه استطعت ان اصل الى نتائج اكثر دقه |
Basit olarak, içinde verilerin depolandığı sabit disklerle dolu kocaman bir salon hayal edebilirsiniz. | TED | هل يمكن أن نتصور في الأساس كان لديه قاعة كبيرة مليئة بمحركات الأقراص الصلبة لتخزين البيانات التي يجمعونها |
İki: Hangi bilgileri topluyorsun ve çalıştığından emin olduğun savcıları nasıl eğitiyorsun? | TED | ثانياً: ماهي البيانات التي تجمعها، وكيف تدرب نفسك وتوظف هذه البيانات لتتأكد أنها تعمل؟ |
Aslında paylaşılan veriyi bildiğimde ve açık bir şekilde benim rızam istendiğinde bazı sitelerin benim alışkanlıklarımı anlamasını istiyorum. | TED | في الواقع، حين أعرف البيانات التي تتم مشاركتها وتطلب مني موافقتي بوضوح، أريد من بعض المواقع أن تفهم عاداتي. |