Ve bildiğiniz gibi, ses olmayınca satış da doğal olarak olmuyordu. | TED | وكما تعلمون في حال عدم وجود الصوت البيع لا يتم عادة |
Müşterileri takip için işe alındım, satış elamanlarını düzenlemek için. | Open Subtitles | أنا مكلف بمراقبة هذه العقود لأدفع عملية البيع إلى الأمام |
Hapları satış fiyatının çok altına alıyorsun ve satıcılara tanesini 6 pounddan kakalıyorsun. | Open Subtitles | تقوم بشراء الحبوب بجزء من سعر البيع وتبيعهم للتجار بقيمة 6 جنيه للواحدة |
Dorothy'yi satmak için ikna etmeye çalıştım ancak o bunu düşünmedi bile. | Open Subtitles | لقد حاولت أن أجعلها توافق على البيع لكنها لم تفكر حتى بهذا |
Ama vekillerin başka bir fikri var gibi görünüyor... lanet olası satışı engellediler. | Open Subtitles | و لكن كان للقائمين على إرث العائلة رأي آخر, فقد منعوا عملية البيع |
Önce kendi bahçemde bir dükkan açtım ve çömlek yapıp Budapeste'de pazarda satmaya başladım. | TED | في البداية أسست محلاً في حديقتي الخاصة وصنعت فخارات للبيع في ساحة البيع في بودابست |
Sana çok fazla müşteri kaybetmemek için satış tekniklerini izlemeye çalışıyorduk. | Open Subtitles | لقد كنا نشاهدك لمعرقة طرقك في البيع لنوقفك من سرقة عملاءنا |
Selam. satış ödülün için seni tebrik etme şansım olmadı. | Open Subtitles | مرحباً, لم أحصل على فرصة لأهنئك على جائزة البيع تلك |
"İrlanda'dan at getirttim." "Yok işte milyon dolarlık bir satış oldu." vesaire vesaire. | Open Subtitles | جلبتُ الحصان من إيرلندا ، و ماإلى ذلك . و مليون مقابل البيع |
satış yapan bir yerin tuvaletini kullandığında küçük bir alışveriş yaparsın. | Open Subtitles | في إحدى مؤسسات البيع بالتجزئة عليك أن تقوم بشراء شيءٍ ما |
satış konuşmalarındaki simsarlığı sadece sitesinin güvenliğinden değil... üyelerinin seçkinliğinden de anlaşılıyor. | Open Subtitles | نهج البيع لديه ليس فقط الموقع المؤمن ، ولكن ايضاً اعضاءة الحصريين |
Araba tasarladığınızda, lütfen satış sonrası tamirhanelerde arabayı tamir edenlerin ihtiyaçlarını göz önüne alın. | TED | عندما تصمم سيارات، أرجو الأخذ بعين الاعتبار حاجات هؤلاء الذين سوف يصلحون السيارات في كراجات خدمة ما بعد البيع. |
ve bir satış makinesinin bobinlerindeki DNA akımı arasındaki uyumun güzelliğini gördüm. Ve bu yüzden şüphesiz ki, ben sanatsal montaj yaratmaya karar verdiğimde | TED | ورأيت هذا النوع من التعاون الجميل بين شرائط الحمض النووي و لفائف آلة البيع. ولذلك، بالطبع، قررت صنع جهاز فني |
Ama tereddütlerim var. satmak iyi bir fikir mi emin değilim. | Open Subtitles | ولكني أفكر بعدة شكوك لست متأكدة من أن البيع فكرة جيدة |
Finch, polisler Scott Rawlins'i satmak için mal bulundurmaktan tutukladı. | Open Subtitles | فينش ، الشرطة قامت بإعتقال سكوت رولينز للحيازة بغرض البيع |
satışı sana tekrar sağlayabilirim ama anladığıma kadarıyla paran yetmiyor. | Open Subtitles | يمكنني عرض البيع لك مجدّدًا، لكن يبدو أنّك تفتقر للمال. |
Amerikan hükümeti satışı durdurmuş ve yabancı bir şirkete satmanın... ulusal güvenliğe aykırı olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | وحكومة الولايات المتحدة منعت عملية البيع قائلة لنا بأن هذا ضد الأمن القومي أن تباع الى شركة أجنبية |
- Evet, birkaç hafta sonra. Yine tamamen rastlantı oldu. Yumurta çırpıcımı satmaya çıkmıştım. | Open Subtitles | مرة أخرى بالمصادفة ، كنت أتجول و أبيع خفاق البيض و كان البيع بطيئا جدا |
Bazıları bütün ikna çabalarına karşın ne olursa olsun topraklarını satmayı reddediyorlar. | Open Subtitles | بعض المواطنين رفضوا البيع بالرغم " " من الضغط عليهم ومحاولة إقناعهم |
Korkarım ki açık satışa bekleniyorsunuz, Sör Henry gelip en güzel ve anne ve bebek yarışması jürisi olacaksınız. | Open Subtitles | أخشى أنه عليك افتتاح البيع يا سيدى و تختار أفضل أم و طفل |
Alıp Satma terimlerini... işin içine sokarak insan ilişkilerine hakaret etme. | Open Subtitles | لا تهيني العلاقات الإنسانية في النفاق بالشراء و البيع |
satın alma herhangi bir sebepten iptal olursa ücretin %10'u bende kalır. | Open Subtitles | إذا فشل البيع لأي سبب كان أحتفظ بـ10 بالمئة من سعر البيع |
Acaba bu satışın mezatçısı, tarihte şu küçük anı... sizinle paylaşan kişi olamaz mı, Saygıdeğer Efendim? | Open Subtitles | لا يمكن أن يكون هو المسئول عن عملية البيع الذي سيشارك فخامتك في هذه اللحظة التاريخية الصغيرة؟ |
İkiye katlanıyor. İkiye katlandı, satıldı. | Open Subtitles | إخْتياَر 20، مرّتين إخْتياَر 20، تم البيع |
Kendin her gün çok daha beterini yaparken, bir kaç paket sigara sattım diye peşime FBI'ı takıyorsun! | Open Subtitles | دَعوة مكتب التحقيقات الفدرالي ليَمْنعُني مِنْ البيع بضعة سجائر عندما أنت تَقوم بالأسوأُ كُلّ يوم |
Evet, satıştan elde edilen tüm para şuradaki keselerde duruyor. | Open Subtitles | أجل، وأموال البيع توجد بأكياس النقود هذه |
Bu onları yakamdan düşürür, sana da yeni bir otomat kazandırır. | Open Subtitles | هذا سبيعدهم عني و انت ستحصل على صفقة جيدة لآلات البيع. |
satmaktan iyidir. En azından birgün geri dönme umudum olur. Peki nereye gideceksiniz? | Open Subtitles | على أي حال ,فهذا أفضل من البيع فهنالك أمل بالعودة |
Yarınki satışta bayağı katılımcınız olacak gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو وأنة سيكون لديك إقبال على عملية البيع غداَ |