Bu tabut çivilenmiş, çünkü o Pazartesi doğruca fırına gidecek. | Open Subtitles | هذا التابوت مُسمر لأن الجثة لن تذهب مباشرةً إلى الفرن |
tabut'u çalmak için Doğu Tapınağı'na gidenlerden hiçbiri geri gelmedi. | Open Subtitles | من ذهب للمعبد الشرقي ليستولي على التابوت لم يعُدْ أبدا |
tabutu korumak, rahipler için öldürmekten daha önemli, öyle mi? | Open Subtitles | عملية حماية التابوت مهمة بحيث تجعل الناسك يقوم بالقتل، ها؟ |
Onu içine koyacakları, ufacık, minicik tabutu bilmiyor muyum sanıyorsun? | Open Subtitles | ألا تظنني أعرف عن التابوت الصغير للغاية الذي سيضعونه فيه؟ |
O tabutun içinde olmamı ne kadar çok istediğinden bahset. | Open Subtitles | قل لي بأنك تتمنى بأن أكون انا التي في التابوت |
Üzgünüm. Eskiye döndüm. Hala tabuta çarpan toprak sesini duyabiliyorum. | Open Subtitles | آسفة يا شباب ،مازلت أذكر صوت سقوط التراب على التابوت |
Git ve o aşağıda yüzen tabutta bir otur istersen. | Open Subtitles | يذهبون و يجلسون فى هذا التابوت القابع بالأسفل |
Bu bir sanat formudur çünkü son resmi tasarlarsın ve tabut resmin çerçevesidir. | Open Subtitles | إنه شكل فني لإنك تخلق الصورة النهائية و التابوت . إطار لهذه الصورة |
Cenaze arabası almaya gelene kadar, tabut oradaymış ve bu sabah buraya getirmiş. | Open Subtitles | كان التابوت لديهم حتى نقلته عربة نقل الموتى وأحضرت إلى هنا صباح اليوم |
Bu tabut çivilenerek kapatılmış, çünkü kimse tarafından görülmeyecek. | Open Subtitles | هذا التابوت مُسمر لأن الجثة لن يتم عرضها |
Konuşacak bir şey yok. Ben bu tabutu açmaya odaklanmış hâldeyim. | Open Subtitles | حسنٌ، ليس من شأنٍ للحديث، فإنّي مُركزٌ على فتح ذلك التابوت. |
Durma, öldür beni. O tabutu getirince zaten öldüreceksin biliyorum. | Open Subtitles | هيّا اقتلني، فإنّي أعلم أنّكَ ستفعل بعدما يُحضر لكَ التابوت. |
Bu seferki gerçek olan. tabutu için de para vermiştim. | Open Subtitles | هذه المرة جدتي الفعلية وأنا ساعدت في دفع ثمن التابوت |
İlginç, yüzleşmek zorunda bırakıldığım tabutun karanlığında toz pembe bir şey yoktu. | Open Subtitles | غريبة، لا أذكر أيّ غبار مزوح من التابوت الذي زججت فيه مؤخّرًا |
tabutu taşıyanlardandı. Baya zorlanıyordu. tabutun ucunu tutarken yani. | Open Subtitles | و كنت واحدة من الذين حملوا التابوت ، وكان من الصعب فعل ذلك |
O milyar dolarlık tabutun Ay'a çarpacağına endişelenirken bütün bu teknoloji ve araştırmalarla milyonlarca aç insanın beslenebileceğini hiç düşünemiyor musun? | Open Subtitles | بينما أنتِ قلقة بشأن ذلك التابوت الذى قيمتة مليار دولار ، الذى سيضرب القمر إدخرى فكرة عن الملايين |
Ali'nin mezarını açan her kimse, tabuta koyduğumuz hatıraları da bulmuştur. | Open Subtitles | الذي فتح قبر الي .. سوف يجد ما وضعناه في التابوت |
Amcamın elini tabuta sıkıştırdım. | Open Subtitles | لقد حطمت يد عمى عندما وضعته فى التابوت مرة أخرى |
Arabalar gemide olsun, yoksa Kip tabutta olur. | Open Subtitles | السيارات تكون على المركب أو اخيك سيكون في التابوت |
Hayal gibiydi. tabuttaki cesedine baktığımı hatırlıyorum.. | Open Subtitles | كان ذلك يبدو وهماً أذكر كيف كنتُ أنظر إلى جسدها المسجّى في التابوت |
Ayrıca lahitin kapağının açık olduğunu söyledi ama şu an kapalı. | Open Subtitles | ايضاً الشرطي قال أن غطاء التابوت كان مفتوحا, ولكنه مغلق الآن. |
Birlikte oturduğu adamın çıkmasını bekliyorum, sonra tabutunu bulup... bunu kalbine saplayacağım. | Open Subtitles | انا انتظر خروج الرجل من المنزل المجاور لاذهب و أفتح التابوت وأغرز هذا في قلبه |
Sandığın içindeki her neyse, uyanıyor. Bunu daha önce de yaşamıştım. | Open Subtitles | أياً كان ما بداخل هذا التابوت فهو يستيقظ، وقد رأيت هذا يحدث من قبل |
Kaptan daha fazla hız istiyor Bay Coffin. | Open Subtitles | إلى الأعلى، السيد. التابوت. القبطان سيكون السرعة! |
Bu maun Sandık, cenaze ve geri kalan her şey için tamam mı? | Open Subtitles | ذلك كان من أجل التابوت الماهوجني* ، للجنازة *نوع من الخشب* ولكلّ شيء ، أليس كذلك ؟ |
Kahinlerle birlikte, Tanrı'nın emirlerini içeren Sandığı taşıyacaksınız daha sonra, yedinci günde, kentin çevresini yedi kez dolanacaksınız. | Open Subtitles | احمل التابوت معك انه يحمل وصايا الله وفي اليوم السابع، ستدوروا حول المدينة 7 مرات |
Lahiti Mısır odasından konferans salonuna taşıdık. | Open Subtitles | لذا، إنتقلنا من التابوت الحجري من الغرفة المصرية، إلى قاعة المحاضرات |
Cenazede tabutunun içine bakmış mıydın? | Open Subtitles | هل نظرت إلى داخل التابوت في قاعة الموتى؟ |
İki yıl önce tabutlarından çıktıklarından beri bunun olmasını bekliyordum. | Open Subtitles | كنت أنتظر حدوث هذا منذ أن خرجوا من التابوت قبل سنتين |