İçerisinde bu büyük yeraltı boşluğu gibi etkileyici manzaralar barındırıyor ve şaşırtıcı biyolojik ve mineralojik dünyalarca da oldukça zengin. | TED | وتحتوي على مناظر طبيعية خلابة مثل هذا التجويف الأرضي الضخم، وهي غنية بعوالم بيولوجية ومعدنية مدهشة. |
Ama gözü çıkarması gerektiğini... ve boşluğu kapatmak için yapay bir göz... koyacağını söylüyor. | Open Subtitles | ولكن عليه أن يخرج عينه ويضع عين صناعية لإخفاء التجويف |
Bu da demektir ki, alt beyin zarı boşluğuna doğru gidiyoruz. | Open Subtitles | و الذى يعنى اننا يمكن ان نتوجهه الى التجويف العنكبوتي الفرعي |
Lumen, 1923'teki açık arttırmadan geri çekildiğinde izi ortadan kayboldu. | Open Subtitles | بعد أن سُحِب التجويف من المزاد عام 1923، فُقِد أثره |
Ama cesedin burun boşluğunda bulunan küçük tanımlanamayan objeyi hesaba katmıyor. | Open Subtitles | على اي حال, لا تفسر الجسم الصغير الغير معروف والذي وجد موضوعا في التجويف الانفي |
Kasete aldım. Karın boşluğunu bitirdik. | Open Subtitles | سجلت العملية على شريط انتهينا للتو من التجويف البطني |
Belki boşluğa toplayıcı ünite ekleyebilirsin. | Open Subtitles | ربما يمكنك تحويل وحدة التكامل بدرجة أعلى نحو التجويف |
Haklıymışsın, cerrah retroperitoneal boşlukta, böbreğin arkasında bir kanama buldu, ama nedenini bulamadı. | Open Subtitles | أنت محق وجد الجراح نزيفاً خلف الكلية بغشاء التجويف البطني لكن دون سبب |
Göğüs boşluğu kurumadan önce, Travma'ya götürün. Çok vakit yok! | Open Subtitles | ليس هناك مزيد من الوقت قبل أن يمتلأ التجويف الصدري بالدّم |
Ama göğüs boşluğu dışardan sıkıştırılırsa, ...ciğerler hava alamaz hale gelir. | Open Subtitles | لكن عندما يضغط بشدة على التجويف لا تستطيع الرئة على سحب أي هواء |
Çene ve ense kemiğindeki polipler ve tümörler boşluğu büyütmüş olmalı. | Open Subtitles | اللحمية والأورام في الفك العلوي والجيوب الوتدية قد تؤدي إلى إتساع التجويف |
Bu boşluğu temizleyene kadar neyin neyi patlattığını bilemem. | Open Subtitles | لكنّي لن أعرف ما مزق ماذا حتى أُنظّف التجويف |
-İki kurşun da, dördüncü ve beşinci kaburganın arasından göğüs boşluğuna saplanmış. | Open Subtitles | تجويفي جرح متميزين كلتا الرصاصتين دخلتا التجويف الصدري بين الضلعين الرابع و الخامس |
diyaframın altındaki organlar göğüs boşluğuna baskı yapıyor, nefes almakta zorluk çekiyor. | Open Subtitles | الأعضاء التي تحت الحجاب الحاجز تضغط على التجويف الصدري, وهو يواجة صعوبة في التنفس |
Bu madde, dağınık halde. Tüm göğüs boşluğuna yayıImış. | Open Subtitles | هذه المواد هي منتشرة، وانتشرت فوق التجويف الصدري بأكمله. |
100 yıl kadar önce kaybolmadan Lumen'e bir çok kişinin sahip olduğu belgelenmiş. | Open Subtitles | هناك وثائق تؤكد مرور التجويف عبر أيادي كثيرة قبل أن يختفي منذ أكثر من قرن |
Lumen'in o trendeki şeylerle birlikte yanlış bir isimle etiketlendiğine dair kati bir inanışım var. | Open Subtitles | أظن أن هناك احتمال كبير بأن التجويف وضع بتسمية مُضللة ولكنه كان على متن ذلك القطار |
Periton boşluğunda sıvı birikimi olduğu anlamına geliyor. | Open Subtitles | هذا يعني وجود سوائل في التجويف البريتوني |
Onları ağız boşluğunda buldum, ama mide içeriğinde onlardan hiç yok. | Open Subtitles | وجدتها في التجويف الفموي لكن ليس في محتويات المعدة |
Bu sivri uç, göz boşluğunu yırtıp ön loba girmiş. | Open Subtitles | إخترقَ المسمار التجويف البصري وعَبر إلى شحمة الأذن الأمامية |
Yoğun doku yapısı büyük miktarda parçalanmaya ve parçaların hem orta göğüs kemiğine hem de plöral boşluğa doluşmasına yol açmış. | Open Subtitles | أدّى لحصول تفكك بالنسيج الصلب و قد اخترقا كلاً من الغشاء المنصف و التجويف الجنبي |
Kanı başına yönlendirerek gözün arkasındaki boşlukta biriktirir. | Open Subtitles | فهى تستطيع أن تسيطر على وصول الـدمّ إلى رأسها ليتجمع فى التجويف الذى خلف العينين |
Galiba daha olağan şeyler düşünmüştüm, ...sanki bir odun parçasındaki nazik bir kovuk gibi olduğunu, ...içine kurşun kalem sokabileceğin bir delik. | Open Subtitles | أحزر إننى تخيلته شيئاً رائعاً مثل تجويف أملس محفور فى قطعة خشب نوع التجويف حيث يمكن أن تضع وتداً خشبياً |
Sinüs kısmını incelemeye başka; | Open Subtitles | قم بسبر التجويف |
Mahkum, diz çöküp başını kütüğe koyar... boynunu, özel olarak tasarlanmış... bu küçük oyuğa yerleştirir, balta buraya iner... ve kafayı gövdeden tek hamlede, bazı şanssız durumlarda... iki hamlede ayırır. | Open Subtitles | الضحية يركع, ويضع رأسه على الصخرة ويُثبت رأسه على التجويف فى الصخرة المصمم ليناسبه, ثم تهوى البلطة |
Perikardiyal tamponad öncelikle basıncı azaltmak için kalp boşluğundaki bir kesikle tedavi edilmeli. | Open Subtitles | دكاك التامور يحب أن يُعالج مع التجويف الشغافي اولاً لتخفيض الضغط |