Kişiliklerini belirleyecek zorluklardan alıkoyamazsınız onları. | Open Subtitles | ولا تستطيع ان تنكر التحديات التي سوف تصنعهم |
Ancak yine de destekçi sayısını artırması ve büyümesi gereken ve doğal güven bölgemizin dışına çıkması gereken bu hareketin -plastik gibi şeylerden kurtulma ve ekonominin yönünü değiştirmesine yardımcı olma hareketinin- başarılı olması yönündeki zorluklardan biri de insanların bu harekete şüpheyle bakmasıdır. | TED | ونحن كحركة عالمية .. نريد .. ان نوسع دائرة تأثيرنا .. وان نكبر .. بصورة نتجاوز فيها .. مساحتنا الطبيعية .. وواحد من التحديات التي تواجه هذه الحركة هي التخلص من المواد البلاستيكية .. والتحول الاقتصادي ولكن بعض الناس ينظرون إلينا بعين الريبة .. |
Çaktırmayın ama karşılaştığınız zorluklar insanlığın yaşadığı en büyük zorluklardır. | Open Subtitles | ممن واجهوا التحديات التي واجهتكم هم أعظم من عرفتهم البشرية |
Salondaki insanların, diğer insanların yaşadığı zorluklar hakkındaki konuşmalarını duydum. | TED | سمعت الناس يتكلمون في صالة المجتمع تلك حول التحديات التي يواجهها بقية الناس |
Bu kısımda yaşayan her şey böylesi uç noktada bir ortamdaki zorluklara ilişkin inanılmaz adaptasyon geçirmişler. | TED | كل ما يعيش هنا له قدرة عالية على التأقلم مع التحديات التي تتسم بها بيئة صعبة كهذه. |
Yerel insanlar vahşi yaşamın yüzleştiği zorluklara çözüm üretmede ön sırada olmalı. | TED | ينبغي ان يكون السكان المحليون في طليعة الحلول الموضوعة لمواجهة التحديات التي تتعرّض لها حياتهم البرّية. |
Bugün size, yüz yüze geldiğimiz zorlukların gerçek olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | واليوم أقول لكم أن التحديات التي نواجهها هي أمور واقعية |
Sosyal medyayı aktivizm için kullanmak konusunda kendi tecrübemi paylaşmak, kişisel olarak karşılaştığım zorluklardan bazılarından ve yapabileceklerimizden bahsetmek isterim. | TED | أرغب في تشارك تجربتي في استخدام مواقع التواصل الاجتماعي للحراك، وأتحدث عن بعض التحديات التي واجهتها شخصيا وماذا يمكننا أن نفعل حيالها. |
DNA izolasyonu yapmadaki en büyük zorluklardan biri genellikle çok pahalı ekipmanlar gerektirmesi ve saatler sürmesi. | TED | واحدة من أكبر التحديات التي تواجهنا في استخراج الحمض النووي هي أنه عادة يحتاج إلى معدات باهظة الثمن جدًا، ويستغرق ساعات. |
(Kahkaha) (Alkışlar) Yani bu bizim gerçekte endişelenmemize gerek olan bir takım zorluklardan değildir. | TED | (ضحك) (تصفيق) هذه ليست التحديات التي نحن بحاجة للقلق حولها. |
Belki de Amerika sağlık sisteminin yüzleştiği zorluklardan birinin cevabı, özellikle hayatın sonundaki bakımda, bakış açımızın değişimi kadar basittir, ve bu olaydaki bakış açısının değişikliği her ölümün toplumsal hayatına bakmak olacaktır. | TED | ربما يكون واحدا من الأجوبة على التحديات التي تواجه نظام الرعاية الصحية الإمريكي، ولا سيما في رعاية نهاية الحياة، هو بسيط مثل التحول في المنظور، والتحول في المنظور في هذه الحالة سيكون لإلقاء نظرة على الحياة الاجتماعية لكل حالة وفاة. |
Peki bu kitabin cikmasini takip eden aylarda, ki 'Lean In - Sinirlarini Zorla' buna odaklanip demisti ki devam eden zorluklardan bazilari bunlar ve bunlarin cogunu kendi icimizde sahiplenmemiz gerekiyor ve kendimize donup bakmaliyiz. | TED | في الشهور التي تلت إصدار الكتاب، الذي ركز على وتحدث عن مفهوم "التأقلم" ، هناك بعض التحديات التي لا زالت تواجهنا، و العديد منها لازال من الواجب علينا حملها وننظر بداخلنا ونتساءل، مالذي تغير؟ |
Ama sözün özü, bence bu problemleri çözmek ve özellikle toplumumuzun her seviyesinden insanın işine yarayan bir gelecek ekonomisi inşa etmenin bir yolunu bulmak gelecek yıllarda hepimizin yüzleşeceği en önemli zorluklardan biri olacak. | TED | خلاصة الأمر، أنني أعتقد حقًا أن السبيل إلى حل هذه المشاكل، وبخاصة إيجاد وسيلة لبناء اقتصاد مستقبلي يلبي متطلبات الجميع، على كل مستوى من مستويات مجتمعنا، سيكون أحد أهم التحديات التي سنواجهها جميعًا في السنوات والعقود القادمة. |
Çünkü karşılaştığımız zorluklar teknolojik değil, kültürel. | TED | لأن التحديات التي تعترضنا لا علاقة لها بالتكنولوجيا، بل بالثقافة |
Ders kitaplarımdaki zorluklar buna bir örnektir. | TED | على سبيل المثال، كان أحد التحديات التي واجهتني هو قراءة الكتب. |
Çektikleri bütün zorluklar bir yana, çocuklarına yardım etmeye çalışıyorlardı. | TED | رغم كل التحديات التي واجهوها، كانوا يحاولون مساعدة أطفالهم. |
Kitlesel biçimde, bu sesler sonraki bin yılda karşımıza çıkacak zorluklar ile başa çıkabilmemiz için insan repertuvarımız olurlar. | TED | وبشكل جماعي، هذه الأصوات تصبح مرجعاً لبشريتنا للتعامل مع التحديات التي سوف تواجهنا عبر آلاف السنين |
Şimdi, bu sığ tarih gelecek milenyumlarda önümüze çıkacak olan tüm zorluklara cevabımız olduğu anlamına gelmiyor. | TED | الآن، التاريخ الضحل لا يظهر لي أنه لدينا كل الإجابات لكل التحديات التي تواجهنا في الألفية |
Kendini, eylemlerinin niyetleriyle, ve karşına çıkan zorluklara göğüs gerdiğin güçle yargıla. | Open Subtitles | قاضي نفسك بالقصد من وراء أفعالك وبالقوة التي واجهت بها التحديات التي وقفت في طريقك |
Şimdi kapitalizm çok iyi şeyler yaptı gerçekleşmiş birçok şeyden bahsettim ama aynı şekilde toplumda karşılaştığımız bazı zorluklara karşılık gösterememiştir. | TED | حاليا، لقد حققت الرأسمالية الكثير من الأشياء الجيدة ولقد تحدثت عن الكثير منهـا والتي حدثت، لكنها، عجزت على مجابهة بعض التحديات التي رأيناها في المجتمع. |
ne demek istediğimi bu örnek ile anlatmama izin verin, Güney Afrika Çünkü ben sadece burada idim, bu nedenle onların sahip oldukları zorluklara biraz aşinayım. | TED | ما عنيته بذلك, ودعوني استخدم هذا المثال, دولة جنوب افريقيا, لأنني كنت هناك مؤخرا، لذلك فانني مدرك قليلا عن بعض التحديات التي يواجهونها. |
Oyun, sadece simülasyonun oluşturduğu zorlukların üstesinden gelmek ile ilgili değil, aynı zamanda yaratıcılık ve kendini ifade etmekle de ilgili. | TED | تعبرُ اللعبة عن الذات، والإبداع، وليس فقط التغلب على التحديات التي تفرضها المحاكاة. |