Kanunen onaylanmış bir idama müdahale ederek benim emirlerime karşı geldin | Open Subtitles | تخالف أوامر رسولي و تجرأت على التدخل في إعدام مؤيد رسمياً |
Öyle bile olsa güçlerimizi insanların hayatına müdahale etmek için kullanmayız. | Open Subtitles | حتى لو فعلت، لن نستخدم قدراتنا في التدخل في حياة البشر |
"Bu, onun kurduğu düzene müdahale olmasa bu tür evliliklerin bir sakıncası olmazdı." | Open Subtitles | لذا فمن باب التدخل في ترتيباته لن يكون هناك أي مبرر لزيجات كهذه. |
Tıbbi işlerinize karışmak istemem ancak biz ayrılmak üzere hazırız. | Open Subtitles | انا لا اريد التدخل في التقدم الطبي ولكننا مستعدون للمغادرة |
Diğer insanların şirketine karışmak yerine kendi şirketini kurmanı istiyorum. | Open Subtitles | اريدك ان تتوقف عن التدخل في شركات الأخرين وتبني شركتك |
En iyisi karışmamaya karar verdim. | Open Subtitles | لقد كنت دائما أرى بأنه من الأفضل عدم التدخل في أمور لا تخصني |
Bütün bölümlerdeki herkesin işine burnunu sokma yetkisi vardı, kimse birşey diyemezdi. | Open Subtitles | لديهم السلطه في التدخل في قسم أي أحد, لا يمكن لأحدهم أن يتفوه بكلمه |
Bu adamın telefonunu almamız yanlış bir şey, çünkü o bir birey, onun kişisel hakları ve bir itibarı var, ve biz bunlara öylece müdahale edemeyiz. | TED | و من الخطأ أن نأخذ منه هاتفه ، لأنه إنسان و لديه حقوق و كرامة ، وليس لنا الحق في التدخل في خصوصياته. |
Kısaca, orada bugün yaşanan olaylar ve müdahale hakkında ne düşünüyorsun? | TED | بصورة مقتبضة .. ماهو تعليقك على الاحداث التي تجري هناك وعلى طبيعة التدخل في ليبيا ؟ |
uydudan ağaçları seyretmelerine gerek kalmadan, artık eş zamanlı olarak olaya müdahale edebilecekler. | TED | إنها ليست حول رؤية شجرة من الأقمار الصناعية في منطقة واضحة المعالم، ولكنه عن التدخل في الوقت المناسب. |
Bu alarm çanlarını çalmadı. Ulus devlet başkasının iç olayların güvenilirliğine müdahale etmeye çalışıyordu. | TED | لم يدق هذا أجراس الإنذار أن دولة قومية تحاول التدخل في مصداقية الشؤون الداخلية لدولة أخرى. |
Burada yapılan işlemlere müdahale etmek benim görevim değil. | Open Subtitles | إنه ليس من اختصاصي التدخل في العمليات التي تحدث هنا |
Fry, geçmişe müdahale edip durma. Geri döndüğümüzde yeni anılar istemiyorum. | Open Subtitles | توقف عن التدخل في التاريخ يا فراي لا أريد أن احفظ أسماء ملوك جدد عندما أعود |
Tekrardan yaşamıma müdahale etmeye çalışırsan, ailemi korkutursan ya da herhangi bir şekilde bana zarar verirsen, seni yaptıklarına pişman ederim, yemin ederim. | Open Subtitles | لو حاولت التدخل في حياتي ثانية لتفزع عائلتي أو لتأذيني بأي طريقة |
Orada yapılan uygulamalara karışmak üstüme vazife değil. | Open Subtitles | إنه ليس من اختصاصي التدخل في العمليات التي تحدث هنا |
Debra, şunu da bilmeni isterim ki oğlumun hayatına karışmak benim tarzım değildir. | Open Subtitles | وديبرا، أنا فقط أريد منك أن تعرف، انها في الحقيقة ليست مثلي التدخل في حياة ابني. |
Size karışmak için başkasının aşk hayatı yok mu? | Open Subtitles | ليس لديك شخص آخر تحب التدخل في حياته العاطفية غيري؟ |
Belediye başkanı departmanın işlerine karışmak istemiyor. | Open Subtitles | المحافظ لا يُريد التدخل في الأعمال الروتينيّة للشرطة |
İşinize karışmak istemem ama burada ne halt oluyor? | Open Subtitles | لا أود التدخل في عملكم، ما ما الذي يجري هنا بحق الجحيم؟ |
Normalde işine karışmamaya çalışırım. | Open Subtitles | هناك خطأ ما و أنا لا أحاول التدخل في شئون عمله |
Rahibe hanım eğer siz benim işime burnunuzu sokmamayı başarırsanız ben de sizin işinize karışmamaya çalışırım. | Open Subtitles | ... أختاه لو إستطعتي عدم التدخل في أعمالي فسوف أحاول أن لا أتدخل في أعمالك |
Merak etme Amy, hayatına karışmamaya çalışacağım. | Open Subtitles | حسناً يا (إيمي), سأحاول عدم التدخل في حياتك |
Hükümetin en iyi yaptığı şey, küçük işyerlerinin işine burnunu sokmaktır. | Open Subtitles | أكثر ما تجيده الحكومة التدخل في شئون الاعمال الصغيرة. |