Üç yılda ödenmek üzere 1,5 milyon dolarlık bir anlaşma önermeyi kabul etti. | Open Subtitles | وافق على زيادة عرض التسوية إلى مبلغ مليون ونصف، مقسم على ثلاثة سنوات. |
Alabildiğim tek şey bir çeşit anlaşma oldu. | TED | لذلك الأشياء الوحيدة التي تمكنت من الحصول عليها كانت نوعا من التسوية. |
O yüzden anlaşma yapalım diyorum. Çok iyi hazırlanmadım. | Open Subtitles | لهذا أريد التسوية أنا لست متحضراً بشكل كامل |
Bence bunlar yıpratıcı etkiler, en kötüsü de pazarlık, müzakere, uzlaşma ve işbirliği gibi şeyleri engelleyicidirler. | TED | أعتقد أن هذه آثار مشوهة، و الأسوء من هذا كله، أنه يمنع أشياء كالتفاوض أو التشاور أو التسوية أو التعاون. |
Bu doğru olabilir, ama iddia edilen anlaşmayı doğrulayan bu durum önemli olabilir. | Open Subtitles | قد يكون هذا صحيحًا، ولكن إثبات هذه التسوية المُدّعاة هو ما له قيمة |
Bak, duruşmada başka bir darbe alırsak, anlaşmanın değeri artacak. | Open Subtitles | أنصتِ, إذا خسرنا مجدداً في المحكمة فقيمة التسوية سترتفع وحسب |
Görüyorsun, davacılarından 95'i anlaşmak için beni aradılar bile. | Open Subtitles | كما ترى ، 95 من مدعينك قاموا بالإتصال بي .من أجل التسوية |
Belki de eğer anlaşmadan sonra, daha iyi uyumaya başlayabilirsin. | Open Subtitles | ...ربما لو حصلت هذه التسوية تستطيعين أن تنامي بشكل أفضل |
Ama diğerleri de dava açarsa, anlaşma masrafı katlanarak artar. | Open Subtitles | بالتأكيد كلفة المحاكمة ستزيد عن 225.000 ربما, لكن كلفه التسوية قد تكون اكبر مالياً |
Sorumlu olarak anlaşma lehinde oy veriyorum. | Open Subtitles | بالنيابة عن خدمات الرعاية, أُصوّت لقبول التسوية |
Ve izle bak, bir sonraki adımı, anlaşma teklifini geri çekmek olacak. | Open Subtitles | وراقب, خُطوتُه القادمة ستكون سحب عرض التسوية |
Sigorta şirketinin önerdiği anlaşma parasını alacağım. | Open Subtitles | سآخد مال التسوية التي تعرضها شركة التأمين الخاصة بك |
Zaten anlaşma toplantısı için buraya geliyor. | Open Subtitles | سيأتى هنا في الحقيقة،من أجل اجتماع التسوية |
anlaşma Omar ile yapıldı, dolayısıyla Omar'ın karar vermesi uygun olur. | Open Subtitles | التسوية اقيمت مع عمر وتعتمد على عمر ليلغيها |
Sizce her olgun ilişkinin temelinde uzlaşma yatmaz mı? | Open Subtitles | ألا تعتقد أن قاعدة أي علاقة ناضجة هي التسوية ؟ |
Bence hiçbir ilişki uzlaşma ya da olgunluk veya mükemmelik üzerine filan kurulu değildir. | Open Subtitles | أعتقد أن أي علاقة ناجحة ليست مبنية .. سواء على التسوية أو النضج أو الكمال أو أياً من ذلك |
anlaşmayı tatminkar bulduğunuzdan eminiz. | Open Subtitles | ونحن على ثقةٍ بأنّك وَجدتَ التسوية المقنعة |
anlaşmayı geri çevirirsek dava yıllarca sürebilir ve sonunda hiçbir şey alamayabiliriz. | Open Subtitles | اذا رفضنا التسوية, من الممكن أن تطول القضية لسنوات، وننتهى بعدم الحصول على أى شئ |
O halde, bu yeni politik anlaşmanın sembolü olarak, hıristiyan olsun ya da olmasın, bütün dindar partiler için, hoşgörü politikasının süresini uzattıgımızı belirten bir bildiri yayınlayalım. | Open Subtitles | كرمز لهذه التسوية السياسية الجديدة، لنصدر مرسوماً يقرّ على سياسة التسامح |
Biraz önce 5 milyondan 100 milyona çıktın şimdi de neden anlaşmak istemediğimi mi soruyorsun? | Open Subtitles | أنت فقط ذَهبتَ مِنْ 5 مليون إلى 100 مليون وأنت تَشْكّك لم لا أُريدُ التسوية |
anlaşmadan yana olanlar el kaldırsın. | Open Subtitles | لذا، برفع أياديكم أولئك الموافقون غلى اتفاق التسوية ؟ |
Seninle uzlaşmaya çok uzağız. Kaybol şimdi, Çoban Kız. | Open Subtitles | أنا و أنت بعيدين كل البعد عن التسوية إغرب عن وجهي يا راعية البقر |
tazminat ödemelerinin yarısı Sırp dinarına çevrilmiş. | Open Subtitles | نصف أقساط التسوية تمّ تحويلها للدينار الصربي. |
Bu ödeme bir süre sizi idare edecektir. | Open Subtitles | لذا يُفترض بتلك التسوية أن تعتني بكِ لبعض الوقت. |
O ve avukatı, Uzlaşmak için ikimizle de görüşmek istiyor. | Open Subtitles | هي ومحاميتها تريد ان تلتقي معنا للكلام عن التسوية |
Belki yeni bir evlilik anlaşması yapar, düğme fabrikalarımızı birleştiririz. | Open Subtitles | أعد التسوية مرة أخرى يمكن لمصنعنا للأزرار أن يتزاوج مع مصنعها |
Bugün Gruber Ilaç Sanayi'den alacagimiz uzlasma teklifini düsünüyordum da. | Open Subtitles | كنتُ أفكر في عرض التسوية الذي ستقدمه لنا شركة " غروبر " للأدوية |
Ama sen de tazminatı kabul etmeyi düşüneceksin. | Open Subtitles | لكن إن فكرت ملياً بمسألة قبول التسوية. |