Yüksek ses maruz kalmak ve bazı ilaçlar işitme kıllarını öldürebilir, bu da sinyallerin kulaktan beyne gitmesini önler. | TED | التعرض لضوضاء عالية وبعض الأدوية يمكن أن يقتل الخلايا الشعرية مما يمنع الإشارات من الانتقال من الأذن إلى الدماغ. |
Bu radyasyona aşırı maruz kalınması hücre hasarına, radyasyon yanıklarına, radyasyon rahatsızlığına, kanser ve hatta ölüme neden olabilir. | TED | التعرض لكميات هائلة من هذا الإشعاع يمكن أن يؤدي إلى تلف الخلايا، حروق الإشعاع، مرض الإشعاع، السرطان، وحتى الموت. |
Cinselleştirilmiş görüntülerin yerine veya bunlara ek olarak şiddet içerikli medya akışına sürekli maruz kalmak sorunlarımıza yol açıyor olabilir. | TED | ويمكن أن يكون التعرض إلى دفق مستمر من وسائل الإعلام العنيفة بدلًا من أو بالإضافة إلى الصور الإباحية المسبب لمشاكلنا. |
Mulder, yanılmışım bence zehre maruz kalmak, paranoyaya neden oluyor. | Open Subtitles | مولدر، لقد كنت مخظئة التعرض لهذه المبيدات يزيد من الرهبــة |
Ve grafikten görüyoruz ki İngilizce'ye maruz kalmak Çince'yi geliştirmiyor. | TED | والرسم البياني التالي يوضح بأن التعرض إلى اللغة الإنجليزية لم يحسن مهاراتهم في لغة الماندرين. |
Fakat 12 oturum boyunca Çince'ye maruz kalan bebeklere ne olduğuna bakalım. | TED | ولكن تنبهوا إلى ما حدث لهولاء الأطفال التعرض إلى لغة الماندرين لمدة ثلاث جلسات. |
güvenliğini ölçebileceğiz. Çiplerin üstündeki organları aynı zamanda biyolojik terör uygulamalarında veya radyasyona maruz kalındığında kullanabileceğiz. | TED | نستطيع أيضا استعمال الأعضاء في الرقاقة للتطبيقات في الارهاب البيولوجي أو التعرض الإشعاعي. |
Bu dönem boyunca, cenin beyni gelişirken, bazı maddelere maruz kalmanın otizm riskini artırabileceğini biliyoruz. | TED | ففي تلك الفترة، بينما ينمو عقل الجنين، نعلم أن التعرض لعوامل محددة بإمكانه أن يزيد من خطر الإصابة بالتوحد. |
İnsanlarda, arseniğe maruz kalmak hücre etkileşim ve işlevine zarar verebilir. | TED | في البشر، أن التعرض للزرنيخ بالإمكان أن يتلف الطريقة التي تتواصل بها الخلايا وتؤدي عملها. |
Her yıl, dört-beş milyon insan, dünya çapında hava kirliliğine maruz kalarak ölüyor. | TED | يموت أكثر من أربعة إلى خمسة ملايين شخص كل عام، بسبب التعرض لتلوث الهواء الخارجي حول العالم. |
EEG kulaklık setini takarak tekrarlayan riske maruz kalmayı mimiklemesi amacıyla öğrenciler testi 3 gün boyunca 12 kere aldılar. | TED | ومرتدين جهاز رسم المخ، أنهى الطلاب الاختبار 12 مرة على مدار 3 أيام لمحاكاة تكرار التعرض للمخاطرة. |
Okuryazar olması, onun ayrımcılığa maruz kalmasını engellemedi. | TED | كون باتريك مُثقفاً لم يحمه من التعرض للتمييز. |
Örneğin; ses alanında bu, sese maruz kalmaktır. | TED | كل ما يتطلبه الأمر على سبيل المثال في مجال الصوت ، هو التعرض للصوت. |
DDT'ye maruz kalmanın, gelecek nesiller için bilinmeyen sonuçları olan genlerin yapısını değiştirebileceğini ileri sürdü. | TED | كما أفادت أنّ التعرض للدي دي تي قد يشوّه التركيبة الجينية، مع عواقب مجهولة للأجيال المقبلة. |
Garip bir şey söyleyim, düşük oksijen seviyesine maruz kalmak her zaman öldürmez. | TED | حسنًا، يجب علي أن أخبركم بشيء غريب جدًا، وهو أن التعرض لدرجة منخفضة جدًا من الأوكسجين لا يقتل دائمًا. |
Uygunsuz teşhir suçundan tutuklanabilirmişsin. | Open Subtitles | هل يمكن أن يكون قد اعتقل التعرض غير لائق. |
Tanrıların kralı en yakınındaki kişinin ihanetine uğramak üzeredir. | Open Subtitles | عظيم الآلهة على وشك التعرض للخيانة من أقرب الناس إليه |
Bu radyasyon düzeyinde herhangi bir maruziyet miktarı zararlı olacaktır. | Open Subtitles | في هذا المستوي من الإشعاع أي قدر من التعرض مؤذياً |
Evet, takım arkadaşları gibi, o da uzaylı etkisine karşı duramadı. | Open Subtitles | نعم , مثل بقية أعضاء فريقه هو أظهر التعرض للنفوذ الفضائي |
Bence canın dayak istemiyor. Hayır ama canın dayak istiyorsa ben sana atabilirim. | Open Subtitles | لا أعتقد بأنك تريد التعرض لأذى, لإنه إن أردتَ التعرض لأذى, فبمقدوري إيذائك |
Çünkü dünya nüfusunun yarısı basit bir sivrisinek ısırığının yol açabileceği sıtma gibi ölümcül bir hastalığa yakalanma riski altında. | TED | لأن نصف عدد سكان العالم معرضون لخطر التعرض لمرض قاتل مثل الملاريا بلدغة بسيطة من بعوضة. |
Kendi evinde saldırıya uğramaktan daha fazla insanların emniyette oldukları duygusunu ihlal eden bir şey yok. | Open Subtitles | لا شيء يبدو أنه يقلق الشعور بالأمان أكثر من التعرض للمهاجمة داخل منزلك الخاص |
Ben bu sabah, yasaklama emri çıkarması için yüksek mahkemeye gittim. | Open Subtitles | هذا الصباح كنت في المحكمة العليا لإصدار قرار بعدم التعرض لك |