Bu lüks hayatın Tek açıklaması, radarlarla ilgili sırları vermiş olması olabilir. | Open Subtitles | التفسير الوحيد لهذه المعاملة الملكية أنه أعطاهم أسرار الرادار |
Biz tıpçılar için semptomlarının bir Tek açıklaması var. | Open Subtitles | توصل قومى الى أن التفسير الوحيد لتلك الأعراض. |
Tek açıklaması kitabı bir gecede bünyenine aldınız tabii ki bu imkansız. | Open Subtitles | التفسير الوحيد هو أنّك هضمته في نظامك بطريقة ما خلال الليل؛ وهذا بالطبع شئ مستحيل |
Seni 1975 yılında tekrar gördüğümde zaman yolculuğunun tek açıklama olduğunu anladım. | Open Subtitles | لمّا رأيتك مجددًا عام 1975 أدركت أن السفر الزمنيّ هو التفسير الوحيد |
Ama aklıma gelen tek açıklama bu. | Open Subtitles | .. لكنه التفسير الوحيد الذى يمكننى ايجاده |
Güçlendirilmiş Manticore kanı, Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | اعتقد ان منشطات دم مانتيكور هي التفسير الوحيد |
Koloniyi, ekibi ve yetkilileri rahatsız eden mantıksız davranışların Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | إنه التفسير الوحيد للتصرفات الغير منطقية التي أبتليت بها المستعمرة والطاقم , والآن الضُّبَّاط |
Ama senin bundan haberin bile yok, çünkü bir şekilde o kadar zamandır buzun içindeydin. Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | بطريقة ما كنت بداخل الجبل طوال الوقت, هذا هو التفسير الوحيد. |
Hayatta kalmasının Tek açıklaması güçlerinin, onu bir telekinetik enerji kozası ile sarmalamış olması. | Open Subtitles | التفسير الوحيد لنجاة جين ان قواها قد غلفتها بدرع من الطاقة التحريكية عن بعد |
Bir mucize olması dışında, semptomların Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | باستثناء معجزة، إنه التفسير الوحيد بالنسبة لأعراضها |
Bir mucize olması dışında, semptomların Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | باستثناء معجزة، إنه التفسير الوحيد بالنسبة لأعراضها |
Neden yaptı bilmiyorum ama Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | لا أعلم لمَ قد يفعل، لكنّه التفسير الوحيد |
Hemde hiç değil. Onu ev aradı. Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | لا بد ان المنزل اتصل بها انه التفسير الوحيد المنزل يريدها هنا |
Sonuç, biri buraya geldi ve onu öldürdü bütün her şeyin Tek açıklaması. | Open Subtitles | الاستنتاج، أن شخص ما اقتحم المكان هنا وقام بقتله هو التفسير الوحيد لجميع الحقائق |
Tek açıklaması, uzak bir yerde oluşması ve buraya taşınmış olmasıydı. | Open Subtitles | فالمكان حار جداً التفسير الوحيد لهذا هو إنها تشكلت في الخارج هناك وبعدها أنتقلت إلى هنا |
Lt tek açıklama. Lt sahip en güçlü bir l var. | Open Subtitles | إنه التفسير الوحيد إنها أقوى شيء إمتلكته |
Birileri bana tuzak kurdu. Bu aklıma gelen tek açıklama. | Open Subtitles | هذا هو التفسير الوحيد الذي يمكنني التفكير فيه |
tek açıklama, etil-parathion dışında bir şeyden zehirlenmiş olmaları. | Open Subtitles | التفسير الوحيد هو أنه أصيب بالتسمم لشئ غير المبيد الإيثيلي |
Hayır, sapkın zihninin bulabildiği tek açıklama bu. | Open Subtitles | لا، إنه التفسير الوحيد الذي توصل إليه عقلك المريض |
tek açıklama, bu suyun çatı katından geliyor olması. | Open Subtitles | التفسير الوحيد ، طالما أن المياه اقادمة من منزل السقيفة هذا |
Bastı gitti bence, Başka açıklaması yok. | Open Subtitles | لقد هرب، هذا هو التفسير الوحيد. |
Bunun tek mantıklı açıklaması burdaki yalnızlık yüzünden aklını oynattığın. | Open Subtitles | التفسير الوحيد المهذب أن الوحدة أثرت علي عقلك |