Aynı zamanda oldukça genç bir teknoloji, daha yeni başlıyoruz. | TED | ما زالت هذه التكنولوجيا في مرحلةِ التطوير، فقد بدأنا للتوّ، |
İşte NFL'de teknoloji ile ilgili kısa bir hikaye: | TED | إذًا لمحة تاريخية مختصرة عن التكنولوجيا في دوري كرة القدم المحلي |
teknoloji de bizim yanımızda ve gitgide ilerliyor. | TED | ولدينا التكنولوجيا في صالحنا، وهي في تحسُّن مستمر. |
İki multi dolar milyarderi işletmesini sıfırdan aldım, onlara teknolojinin hesaplanabileceğini fark ettirdim. | TED | أجريت عمليات بمليارات الدولارات من لا شيء، اعترافًا بأن التكنولوجيا في يدها الحل. |
Ve, David anladı ki; teknolojinin çözemediği birçok problem var. | TED | و.. وجد داوود أن هناك العديد من المشاكل التي فشلت التكنولوجيا في حلها |
Bence, bazı insanlar bu teknolojiyi geliştirecek ve genetiği tasarlanmış bebekler yapmaya çalışacak. | TED | وأعتقد أيضاً بأنه سيقوم البعض بالمضي قدماً مع هذه التكنولوجيا في محاولة لصناعة الأجنة المعدلة وراثياً. |
Size yeni gelen öyle bir kumanda göstereceğim ki muhtemelen buradaki en gelişmiş teknolojik alet. | Open Subtitles | سأريك ريموت وصلنا للتو يبدو أنه أفضل ما وصلت اليه التكنولوجيا في هذا المكان |
Eğitebilir, sınıflara teknoloji koyabilirdik ama sistem değişmezdi. | TED | يمكننا تدريب ويمكننا وضع التكنولوجيا في المدارس، ولكن النظام لن يتغير. |
Yani ben 21. yuzyil teknoloji cevirmeniyim teknolojiyi gunluk olarak kullandigimiz urunlere ceviriyor ve guzel ve dogal bir sekilde iliskilendiriyorum. | TED | انا مترجم التكنولوجيا في القرن الواحد و العشرين إلى منتجات نستخدمها كل يوم ونرتبط بها بشكل جميل طبيعياً |
Bu, binanın bir tür ana teknoloji alanıdır. | TED | وهو نوعا ما منطقة التكنولوجيا في البناء |
teknoloji aynı zamanda gerçek yaşama uygulamalarına da uygulanabilir-- bu örnekte, akıllı bir ev. | TED | يمكن ايضا استخدام هذه التكنولوجيا في حياتنا الخاصة في هذا المثال هنا منزل ذكي |
dünyanın teknoloji merkezine evrildiğinde bu garip değil miydi? | Open Subtitles | وسوق الاسكان في سان خوسيه عاصمة التكنولوجيا في العالم ارتفعت |
Ve özellikle zaten elimizde o teknoloji olduğunu düşünürsek. | Open Subtitles | وخصوصا أن لدينا بالفعل التكنولوجيا في حوزتنا أنتم وفرتم تقنية محركات الفوق ضوئيه |
Şu anda bir firmada teknoloji yöneticisiyim. | Open Subtitles | أنا مدير التكنولوجيا في شركة الخدمات المهنية في نيويورك. |
O yüzden bu teknolojinin, Amerika'ya düşman ülkelerin eline geçme ihtimali var. | Open Subtitles | لذا فإن هناك إمكانية يمكن لهذه التكنولوجيا في نهاية المطاف في يد بلد هذا عدائية تجاه الولايات المتحدة. |
Bu mantıklı değildi. Ve her makul mühendis veya bilimadamı gibi, bu sorunun teknolojinin kendisi olduğunu farzettiler, yani, anten. | TED | الآن, هذا ليس له أي معنى. وكمثل اي مهندس او عالم واقعي, افترضوا أن المشكلة تكمن في التكنولوجيا في حد ذاتها، يجب أن يكون الطبق هو المشكلة. |
TED, teknolojinin işlenmiş, son şekline bakarak bizim için neler yapabildiğini her zaman övdü. | TED | TED دائماً احتفل بما يُمكن للتكنولجيا أن تُقدمه لنا، التكنولوجيا في صورتها النهائية. |
teknolojinin kendisi Alvin Toffler'in 1970'de adlandırdığı "hızlandırıcı itiş" e sahip görünüyordu. | TED | بدت التكنولوجيا في حد ذاتها مسيطرة ما هو ألفين توفلر في عام 1970 الذي يدعى "الدفعةِ التعجيليةِ " |
Onlara o teknolojiyi satan sensin! | Open Subtitles | أنت الذي بـِعتهم تلك التكنولوجيا في الأساس |
Size yeni gelen öyle bir kumanda göstereceğim ki muhtemelen buradaki en gelişmiş teknolojik alet. | Open Subtitles | سأريك ريموت وصلنا للتو يبدو أنه أفضل ما وصلت اليه التكنولوجيا في هذا المكان |