| Diğer ikiz, Callum, doktorun söylediklerine göre, sağlıklı görünüyordu, ve bu ikizler tek yumurta ikiziydi genetik açıdan birebir. | TED | لكن التوأم الأخ، كالوم، بدا أنه معافى، بقدر ما أمكن الطبيب أن يقول وهذان التوأمان كانا متماثلين، متطابقين وراثيًا |
| Ama özel görelilik kuramını bilen ikizler işin bu kadar basit olmayacağını biliyorlardı. | TED | ولكن من دراستهما للنسبية الخاصة، يعلم التوأمان أن الأمر ليس بهذه السهولة. |
| ve aralarında 11 yaş fark olan ikizler olarak özel görelilik kuramının harika bir örneğiler. | TED | وكما التوأمان يبتعدان عن بعضهما بفارق 11 سنة عمرياً، فهما خير مثال على النسبية الخاصة. |
| Bir de Marco ikizleri getirecek, tek başına onlara bakmaya korkuyor. | Open Subtitles | وأيضاً, ماركو سيجلب التوأمان إلى هنا لأنه خائف من مراقبتهم لوحده |
| Sanırım ortadaki Siyam ikizleri. Fakat emin değilim. | Open Subtitles | أعتقد انهم التوأمان السياميان في المنتصف، لكنّي لا استطيع التأكد |
| İkizler çılgınlar gibi koşturuyor etrafa çiçekler saçıyorlardı. | Open Subtitles | كان يجب ان تأتى التوأمان كانوا يمرحون حولنا وينشرون الزهور |
| Sonra ikizler doğdu ve bundan daha mutlu olamazdık. | Open Subtitles | بعد ذلك حملت أمي التوأمان و لم يكن بالإمكان أن نكون أكثر ابتهاجاً |
| Wendy, Ron ve ikizler sabah bizi Sheraton'da kahvaltıya götürecekler. | Open Subtitles | ويندي و رون و التوأمان سيأتيان لاصطحابنا عند الساعة الحادية عشر والنصف إلى حفلة في الشيراتون |
| İkizler 10 yaşına geldi, inanamıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أصدق أن التوأمان بلغا العاشرة |
| Evet, bir keresinde altıgen bile olmuştu ama son anda ikizler saf dışı kaldı. | Open Subtitles | نعم , لقد قاربت أحد المرات أن أكون في سداسي ..في آخر لحظة , التوأمان خرجوا , لذا |
| İkizler heykelciklerini bulmuş ve bir tanesini hobite destek için koymuşlar. | Open Subtitles | لقد وجد التوأمان تماثيلك. وأحدهم يختنق على أحد تماثيل الهوبيت. |
| İkizler kalabalık ve hiçbir fiziksel kusuru olmayan bir aileden geliyorlar. | Open Subtitles | ينتمي التوأمان لعائلة كبيرة، وباستثنائهم، غير مميزة جسدياً. |
| İkizler... Kıçıma tekmeyi basacaklar! | Open Subtitles | يجب أن أنجح إن لم أفعل, التوأمان سيغلقان معرضي. |
| Tek yumurta ikizleri aynı DNA'ya sahiptir. | Open Subtitles | التوأمان المتماثلان لهما نفس الحمض النووي |
| İkizleri doğurduktan sonra vücudundan biraz utanıyor. | Open Subtitles | إنها واعية قليلاً بشأن جسمها منذ أن أنجبت التوأمان |
| İkizleri doğurduğundan bu yana sürekli vücudunu düşünüp duruyor. | Open Subtitles | إنها واعية قليلاً بشأن جسمها منذ أن أنجبت التوأمان |
| Şimdi çıkacağım ikizleri bulacağım, buraya getireceğim ve masumiyetimi sana bir kez daha ispatlayacağım! | Open Subtitles | الآن سوف أخرج أجد التوأمان و احضرهما إلى هنا ليقومان بتأكيد برائتي لك |
| Pekala, bu ikiz gelenekler bizi felç ediyor. | TED | حسنا، هذان الإرثان التوأمان يسببان العجز لنا |
| İkizlerden biri oyun komasına girmiştir, bu yüzden kabus görecek ve pazartesi Izzy bana çok kızacak. | Open Subtitles | وأحد التوأمان في غيبوبة أما لعبة الفيديو والتي بدورها ستجعله يحلم بالكوابيس وستجعل إزي غاضبة علي يوم الأحد |
| Böylece Marshall ve Barney amcanız ikizlerle çifte randevuya gittiler. | Open Subtitles | العم مارشل و العم بارنى خرجوا فى مواعدة ثنائية مع التوأمان |
| Bakalım, buraya gelmek için GPS ya da Wonder Twins kullanmadın. | Open Subtitles | لنرى, لم تستخدم تحديد المواقع او التوأمان العجيبان للوصول لهنا شخصيات كرتونيه خارقه |
| İkizlerin ailesi on yıl önce araba kazasında ölmemiş miydi? | Open Subtitles | ألمْ يقتل والدي التوأمان في حادث سيّارة قبل عشرة سنوات؟ |
| paristeki resimde : "ikizlerim yürekli duruyor." | Open Subtitles | "المكتوب على التماثيل في (باريس) يقول " التوأمان عند الرؤساء |
| Siyam ikizlerini ayırmak uzun ve pahalı bir işlemdir. | Open Subtitles | فصل التوأمان السيامييّن ، هي عملية طويلة ومكلّفة |