Eski yıkım atıklarından yapılmış cam, moloz, beton içeren tuğlalar var. | TED | هذا في الحقيقة طوب مصنوع من نفايات الهدم القديمة، التي تشمل الزجاج والركام والإسمنت. |
Tehlikeli ve korkutucu durumları içeren rüyalar sık sık karşımıza çıkar ve ilkel içgüdü provası teorisine göre bir rüyanın içeriği, o rüyanın amacı için önemlidir. | TED | الأحلام التي تشمل خطورة وتهديد هي حالات شائعة جداً وغريزة بدائية، ونظرية معادة ترى أن محتوى الحلم غرض غير هام |
Diğerleri daha keskin olabilir ve suçluluk, utanç ve korku içeren beyin yıkama tekniklerini kullanabilirler. | TED | قد تكون أساليب أخرى أكثر حدة مستخدمين أساليب الإقناع القسري التي تشمل الشعور بالذنب والعار والخوف. |
Kirliliği durdurmak için negatif salınımlar görmek yerine, her şeyi içeren mevcut bir portföyün, enerji verimliliğinin arttırılmasından, düşük enerjili karbondan gelişmiş tarıma kadar hep birlikte bir gün net sıfır emisyon yolu üzerinde olacağımıza inanıyorum. | TED | أطالبُ بألا ننظر إلى الانبعاثات السلبية كبديل لإيقاف التلوث، لكن كإضافة إلى القائمة الموجودة التي تشمل كل شيء من زيادة كفاءة الطاقة إلى الطاقة منخفضة الكربون، وتحسين الزراعة، كل ذلك سيصل بنا إلى مسارٍ خالٍ من الانبعاثات يومًا ما. |
Gözümüzün görebildiği ışık, gökkuşağındaki tüm renkler dahil, radyo dalgalarını, mikrodalgaları, kızılötesini, morötesini, x-ışınlarını ve gama ışınlarını da içeren elektromanyetik ışınımın geniş tayfının çok küçük bir bölümünü oluşturur. | TED | الضوء الذي يمكن لأعيننا رؤيته، بما في ذلك جميع ألوان قوس قزح، هو مجرّد جزء صغير من طيف أكبر من الإشعاعات الكهرومغناطيسية، التي تشمل أمواج الراديو، والأمواج الميكروية، وتحت الحمراء، وفوق البنفسجية، والأشعة السينية، وأشعة غاما. |