Şu anda içinde bulunduğumuz ikinci basamak, sayfaları bağlama fikriydi. | TED | المرحلة الثانية التي نحن فيها الآن هي فكرة تشبيك الصفحات. |
Üstünde bulunduğumuz dünyanın ahlak ve insan doğası üzerine derin sorularla doldurulmuş bir olduğunu hissediyoruz. | TED | نشعرُ حقًا بأن الأرض التي نحن فوقها هي أرض مكتظة بالأسئلة العميقة حول الطبيعة البشرية والأخلاقية. |
Ancak konuşmamın sonunda bunu düzeltecegim ve uzun süredir içinde bulunduğumuz bu yanlışı düzeltmek için size bir umut ışığı vereceğim. | TED | ولكنّي سأجعله أفضل في النهاية، وسأقدم لكم الجانب المشرق لإصلاح هذه الفوضى التي نحن فيها من مدة طويلة جدًا. |
olduğumuz nokta bu. Saçımızı kaptırmıyoruz, ama olduğumuz yerin ilkellik derecesi bu. | TED | هذا هو حيث نكون. نحن لم يعلق شعرنا فيها، لكن ذلك المستوى من البدائيّة التي نحن عليها. |
Biriniz seçin: Şu an bir odanın içinde olduğumuz için pek seçme sansınız yok ama yine de işte iki seçeneğiniz: | TED | اختر واحداً: وبسبب القاعة التي نحن فيها فإن مصيركم محدد هنا، ولكن إليكم الخيارين: |
Her neyse, bu konuşma bu kutularla ilgili, içinde olduğumuz kutular gibi. | TED | وعلى أية حال يدور الحديث حول هذه الصناديق مثل الصناديق التي نحن فيها |
Yavaşlamak, vücudu dinlemek, içerisinde bulunduğumuz ana gelmekle alakalıdır. | TED | وهو يتعلّق بالتمهّل، والاستماع لاحتياجات الجسد، التي نحن بحاجتها في تلك اللحظة بعينها. |
İçinde bulunduğumuz bu kafesler biz buraya geldikten sonrasına kadar yapılmamışlardı. | Open Subtitles | هذه الأقفاص التي نحن فيها لم تبنى إلا بعد أن أصبحنا هنا |
Bu kısım, şu anda bulunduğumuz iç mekanizma ve ve bu da dış çeperi. | Open Subtitles | ، فهذه الميكانيكية الداخلية التي نحن بها الآن و الدرع الخارجي |
O adam bizim bulunduğumuz anda, | Open Subtitles | إنه داخل نفس اللخظة التي نحن بها الرجل الذي قتل ابني |
O konuşmak için burada bulunduğumuz konulardan biri. | Open Subtitles | هذه إحدى الأشياء التي نحن هنا للتحدّث بشأنها |
Çocuklar içinde bulunduğumuz karışıklık için.. | Open Subtitles | يا رفاق سأعتذر الآن عن الفوضى التي نحن بها |
Şu anda bulunduğumuz durumun aynısında bulunuyor olurduk. | Open Subtitles | و سنكون في نفس الحالة التي نحن عليها الآن |
Ama şu anda içinde bulunduğumuz durumu düşününce böyle gevşekçe şeyler yapmamız- | Open Subtitles | أجل, أظن لكن بالنظر إلى الحالة التي نحن فيها, |
İçinde bulunduğumuz sorunu neden anlamıyorsun? | Open Subtitles | لما لاتعين الورطة التي نحن واقعين فيها ؟ |
Etik çerçevede, ne olduğumuz hakkındaki felsefi gizemde yer almayan bir kavrayış yoktur. | TED | فلا منطق أو سبب لا ياخذ مكانا في الفضاء الأخلاقي أو المعضلة الفلسفية التي نحن فيها |
Bu, deniz ürünlerinin önemini ve onlara sahip olduğumuz için ne kadar talihli olduğumuzu anlamamızı sağlar. | TED | إنها تتيح لنا الإحتفاء بالأطعمة البحرية التي نحن مرفهون بأكلها. |
Ben de bunu diyorum işte, olduğumuz gibi iyiyiz biz. | Open Subtitles | هذا ما اقصده جميعنا بخير بالطريقة التي نحن عليها |
Yani diyorsun ki, anlaşma yapmak üzere olduğumuz kadın bana suikast girişiminde mi bulundu? | Open Subtitles | هل تعني أن المرأة التي نحن على وشك عقد اتفاق معها حاولت قتلي؟ |
Ve daha da önemlisi, yapmak için burada olduğumuz işi bizim onurumuz ve kaderimiz olması gereken, kutsanmış ve mübarek görevimizi tehlikeye attı. | Open Subtitles | وأهم من ذلك، عرّض المهمّة التي نحن هنا من أجلها للخطر المهمّة المباركة والمقدّسة يجب أن تكون شرفنا ومصيرنا لنلبّيه |