bahsettiği o şeyler ülkeyi tehlikeli insanlardan korumak falan... | Open Subtitles | , و الأشياء التي يتحدث عنها حماية الدولة من الناس الخطيرين |
Bu binbaşının bahsettiği gibi bir şey mi? | Open Subtitles | هل هذه هي القضايا التي يتحدث عنها المسؤول دانييل؟ |
Herkesin bahsettiği kadın polis sen misin? | Open Subtitles | إذًا, هل أنتِ الشرطية التي يتحدث عنها الجميع. |
bahsettiği mal, tam da senin ihtiyacın olan şey. | Open Subtitles | الأشياء التي يتحدث عنها هي التي تحتاجينها بالضبط |
Eğer işten ayrılacaksam, sonunda herkesin bahsettiği paranın birazını kazanabilirim. | Open Subtitles | إن فقدت عملي يمكنني أن أحصل أخيراً على بعض تلك النقود التي يتحدث عنها الجميع |
Öyle, ama herkesin bahsettiği Alice ben değilim. | Open Subtitles | أجل، ولكني لست التي يتحدث عنها الجميع |
İkinizin yakınlaştığını biliyorum. bahsettiği şey Charlie değil. | Open Subtitles | إنها ليست تشارلي التي يتحدث عنها |
Elimde, herkesin bahsettiği o lezzetli, çikolatalı keklerden var. | Open Subtitles | حسناً، سيكون لديّ هذه الجنيات اللذيذة التي يتحدث عنها الجميع . |
Herkesin bahsettiği enfes çikolatalı keklerden getiririm. | Open Subtitles | حسناً، سيكون لديّ هذه الجنيات اللذيذة التي يتحدث عنها الجميع . |
Ve sen de Doug'un sürekli bahsettiği Benita olmalısın. | Open Subtitles | ولا بد أنّكِ (بينيتا)، التي يتحدث عنها (دوغ) باستمرار. |
Ker-rah, git bana şu Moon Juice içeceğinden al Gwyneth'in sürekli bahsettiği Çin bitkili olsun. | Open Subtitles | فلتأتي لي بواحدًا من تلك العصائر ذات الأعشاب الصينية التي يتحدث عنها (جوينث) |