Suçlular daima, suç işledikleri yere geri döner. | Open Subtitles | الجناة يعودون دائما يعودون إلى مسرح الجريمة |
Suçlular daima, suç işledikleri yere geri döner. | Open Subtitles | الجناة يعودون دائما يعودون إلى مسرح الجريمة |
Yani, şüpheliler kızı almadan ailesini öldürmek zorundaydılar. | Open Subtitles | اعني,الجناة اضطروا ان يغيروا طريقهم ليقتلوا الاهل قبل ان يخطفوا الفتيات |
şüpheliler ritüele bağlı kaldılar. | Open Subtitles | هؤلاء الجناة يتحركون بالكامل وفقا للطقوس |
Merak etme, Suzie. suçlu, yabancı biri değil, küresel ısınma. | Open Subtitles | حسناً يا سوزي, الجناة ليسوا الأجانب انها ظاهرة الاحتباس الحراري |
Bu olanların Suçluları bütün ceylanları çalarak kurtları açlığa mahkûm edenlerdir! | Open Subtitles | الجناة هي تلك الذين سرقوا كل الغزلان، و تسبب الذئاب لتجويع |
Ne anlama geldiğini tam olarak bilmiyorum... ..bir grup suç makinesiyle karşı karşıyasınız... ..ve kalıcı gibi görünüyorlar. | Open Subtitles | إذا أضفنا كل هذا لا أعرف ماذا يعني لَكنّ لديك بَعْض الجناة الأوغاد السيئينِ وهم هنا ليَبْقوا |
Bizler erkeklerin vahşi ve yıkıcı dünyasından uzakta bir yerde yaşıyoruz ve suçlulara cezalarını vereceğiz. | Open Subtitles | نحن نوفر المكان الآمن في العالم المدمر العنيف من الرجال وسنقوم بتقديم الجناة إلى العدالة |
Bu Suçlular genelde tek yerde saklanır ve sonunda intihar ederler, ya kendi elleriyle ya da çatışma sırasında polis yoluyla. | Open Subtitles | فى الحصول على اعلى عدد ممكن من الجثث اؤلئك الجناة عادة ما يتواجدوا فى مكان واحد و فى النهاية ينتحروا |
Suçlular yasa dışı organ ticareti nedeniyle Çin'de yakalandı. | Open Subtitles | أعتقل الجناة في الصين على التهريب الغير مشروع |
Çocuk Suçlular buraya kapatılıyor. | Open Subtitles | الجناة من الأحداث يتمّ وضعهم هنا, في هذا السجن |
Bunun anlamı; birçok sebepten dolayı, muhtemelen barış süreci ile alakalı olarak, Suçlular gerçekten yargılanamadı, ve olup bitenler birçok insanın iyiliğine oldu. | TED | وهذا يعني أنه لايمكن رفع دعاوى قضائية ضد الجناة لعدة أسباب، معظمها متعلقة بعملية السلام وماكان يجري، تجاه المصلحة العليا. |
JJ ve Morgan'ın dediğine göre, şüpheliler çevrenin kuzeybatısında ara sokaktalarmış. | Open Subtitles | جي جي و مورغان قالا ان الجناة كانا في زقاق شمال غرب الطوق الامني |
şüpheliler işkence sırasında vücudu dikkatlice izlemiş olmalı. | Open Subtitles | الجناة ستوجب عليهم الوقوف امام الجسد خلال التعذيب |
Evet, genelde bu tip şüpheliler kaçaklar, evsizler ve hayat kadınlarını hedef alır. | Open Subtitles | هذا النوع من الجناة عادة ما يستهدفون الضحايا مثل الهاربين، العابرين والعاهرات |
Güzel, bu tip bir suçlu kendini böylesi bir şova katılmaktan alıkoyamaz. | Open Subtitles | هذا النوع من الجناة لا يستطيع مقاومة ادخال نفسه فى عرض كهذا |
Bilirsiniz, suçlu olanlar aslında bataklıktan sürünerek çıkan, kasabaya gelip edepsiz işlerini gören ve tekrar karanlığa gömülen canavarlar değildirler. | TED | كما تعلمون، الجناة ليسوا وحوش تزحف خارجاً من مستنقع ويأتون إلى المدينة ويقومون بأعمالهم السيئة ومن ثم يتراجعون إلى الظلام. |
Gerçek şu ki, çoğu suçlu göze çarpmaz. | Open Subtitles | الحقيقة هي الشئ الذي يلا يبرزه معظم الجناة |
Kurbanları yeterince koruyacak ve Suçluları cezalandıracak yasaların yetersizliği. | TED | قلة التشريعات والقوانين التى توفر حماية كافية للضحايا ومعاقبة الجناة |
Aynen öyle. Suçluları yakalayamamıştık. | Open Subtitles | بالضبط، ولم نقبض على الجناة أبداً. |
Aynen öyle. Suçluları yakalayamamıştık. | Open Subtitles | بالضبط، ولم نقبض على الجناة أبداً. |
Masumlar, suç işlemeye başlayıncaya kadar masumdurlar, aynı senin gibi. | Open Subtitles | الابرياء يجدون فقط حتى يصبحوا الجناة حتمآ مثلك |
Dinle, suçlulara haklarını falan okumaya inanmadığını biliyorum ama insanları camdan aşağı atamazsın. | Open Subtitles | أنصتي، أعلم أنّك لا تؤمنين بقراءة حقّ الالتزام بالصمت على الجناة. -لكن لا يحقّك أن تلقي برجل من نافذة . |