Başkan'ın teklif ettiği sınır yasaklarının uygulanmasında ordu bir rol oynamalı mı? | Open Subtitles | القيود الحدودية التي يقترحها الرئيس هل سيؤدي الجيش دوراً في فرضها عموماً؟ |
Birçok sabah, sınır bölgesine gidip gazetecileri almak zorunda kalıyorum. | TED | في الكثير من الصباحات كان علي أن أذهب إلى المنطقة الحدودية. لأحضر صحفيا واحدا. |
Bu veri Bağdat'la sınır kasabaları arasındaki ADH (Ana Destek Hattı) boyunca döşenmiş olan fiber-optik kablolar üzerinden geliyor. | Open Subtitles | يتم تغذيتها بالمعلورفيقي من خلال كوابل الالياف الضوئية مدفونة عبر طول الطريق الواصل من بغداد الى القرى الحدودية |
Kısa bir süre sonra sınır kasabası oluştu, burası, kuzeydekilerin sahip olmadığı her şeyi güneyde sunuyordu. | Open Subtitles | قريبا، المدينة الحدودية كانت ولدت تزويد كلّ شيء إلى الجنوب منّ جارهم إفى الشمال |
Gece yarısı yaklaşırken İngiliz hudut noktasında heyecan yükseliyordu. | Open Subtitles | بينما يدنو منتصف الليل تتصاعد حدّة الموقف عند نقطة المراقبة الحدودية البريطانية |
Öncelikli hedef sayılmaz ama İç Güvenlik Bakanlığı, dün sınırdaki eyaletleri bir terör saldırısı konusunda uyarmıştı. | Open Subtitles | ليس تماما جهة واحدة مستهدفة لكن وزارة الدفاع أصدرت تحذيرا من الهجمات الإرهابية للمناطق الحدودية يوم أمس |
Evet. sınır devriyesi geldi. - Bir şey yapamadım. | Open Subtitles | نعم ، حسناً ، ظهرت الشرطة الحدودية و لم يكن بوسعي فعل شيء |
Santör, Meksika ile sınır bariyerinin genişletilmesini destekliyor musunuz? | Open Subtitles | أيها السيناتور، هل تؤيد توسيع السياج الحدودية مع المكسيك؟ |
sınır kasabalarında uyuşturucu ticareti vücut organları ticaretiyle birlikte gidiyor. | Open Subtitles | تجارة المخدرات في البلدات الحدودية فلنقل ان الامر عبارة عن متجر للقطع |
Söylediğinize göre bu sınır istasyonu çok iyi korunuyor. Kesinlikle. | Open Subtitles | أنت تقول بأن تلك النقطة الحدودية يقومون فيها بتفتيش كل شيء |
Diğer sınır bölgelerinin bir kaçıyla, ortak bir operasyondaydım. | Open Subtitles | كنت أعمل في عملية مشتركة، مع بعض المناطق الحدودية الأخرى. |
Ben Kızıl Bilge, güneydeki bir sınır köyü üzerinde çalışan zirai bir araştırmacıyım. | Open Subtitles | الباحثة الزراعية في إحدى القرى الحدودية للجنوب |
Dışişleri Bakanlığı sınır bölgesinde yaptıklarımızı hiçbir zaman onaylamadı. | Open Subtitles | وزارة الخارجية لم يرق لها أبدًا ما نفعله على المناطق الحدودية |
sınır bölgesindeki hava aracı saldırıları. | Open Subtitles | إنها هجمات الطائرة الآلية على المناطق الحدودية |
Savaş alanına atılıyor. 2066 yılındaki sınır savaşlarında kullanılmıştı. | Open Subtitles | انه سم لساحات القتال استخدم في في الحروب الحدودية عام 2066 |
Bu soğuk hava cephesi sınır bölgesine orta şiddette fırtına ve kar yağışı getirecek. | Open Subtitles | وهذه الجبهة الباردة جلب عاصفة معتدلة وتساقط الثلوج الثقيلة في المنطقة الحدودية. |
sınır bölgesindeki köylerimizi yağmalıyorlar. | Open Subtitles | انهم ينهبون قرانا بالقُرب من المناطق الحدودية |
Küçük sınır büyünden memnun kalmadım ve arkadaşlarımı kurt arkadaşını öldürmeye gönderdim. | Open Subtitles | لم تسليني تعويذتك الحدودية فأرسلت أصدقائي لقتل صديقتك المذؤوبة. |
Kalbim durduysa, sınır büyüsü kalkmış olmalı. | Open Subtitles | طالما توقف قلبي، إذًا سقطت التعويذة الحدودية. |
Muhabir: İsrail, sınır polisini kalabalığı dağıtmak için yolladı. | TED | المراسل : وأرسلت الشرطة الاسرائيلية الحدودية لتفريق الحشد . |
sınırdaki eyaletler Güney'e katılırdı. Savaşı da kaybederdik, Birlik'i de. | Open Subtitles | بعدها كانت الولايات الحدودية ستتخطى الكونفدراليين وكنا سنخسر الحرب مع الإتحاد |