Sahip olduğum akıl ve ruh, son kırıntısına kadar... dünyadaki özgürlük davasına adanacak. | Open Subtitles | كل ذرة أمتلكها من العقل والروح ستكرس لقضية الحرية في جميع أنحاء العالم |
Bu kolonide özgürlük her zaman bir anarşi lekesi taşıdı. | Open Subtitles | الحرية في هذه المستعمرة في أغلب الأحيان تعاني من الفوضى |
İstediğini yapmaya özgürsün | Open Subtitles | لك كامل الحرية في أن تعمل أيّ شيء تختاره |
Beni salmakta özgürsün. Beni salmayı istemelisin. | Open Subtitles | و لكِ مطلق الحرية في أن تطلقي العنان لي إذا رغبتِ في ذلك. |
Bunu söylemeye yetkim yok ama KızEvi'nin kayıtlı olduğu kişi Gary Preston. | Open Subtitles | - أنا لست الحرية في القول، ولكن هذا خاصية مسجل لغاري بريستون، مالك ومشغل لل Girlhouse. |
Henry, hatirla. "Liberty In." Iki kelime. | Open Subtitles | -هنري) تذكر "الحرية في.." كلمتان) |
Tüm birlikler, tüm silahlar serbest. | Open Subtitles | كل الوحدات، لكم الحرية في استخدام جميع الأسلحة |
İşte babanın yaptığı, ...kahvaltı, eğer berbatsa pencereden atmaktan çekinme. | Open Subtitles | ,هذا فطورك من اعداد والدك لذا فلك الحرية في رميه خارج النافدة ان كان فظيعا |
Dünyada özgürlüğü sağlamayı amaç edilmiş gizli bir topluluğun üyeleriyiz. | Open Subtitles | نحن ننتمي إلى جماعة سرية انشئت لاستعادة الحرية في العالم |
Bu, dünya çapında özgürlüğün gerilemesi anlamına geliyor. | TED | هذا يضاف إلى انخفاض الحرية في جميع أنحاء العالم. |
Aksi bir karara kadar serbestsiniz, biraz tatil yapın. | Open Subtitles | وبخلاف ذلك ، لكم مطلق الحرية في قضاء بعض الوقت الحر |
New York'taki özgürlük Adası'nın ortasında duran bir insanın bir sıçrayışta özgürlük Heykeli'nin tepesine ulaşmasına eşdeğer. | TED | و هو ما يعادل شخصاً واقفاً في وسط جزيرة الحرية في نيويورك و بقفزة واحدة يصل إلى قمته |
Bu sınırlar üzerinde insan karmaşasını genişletiyoruz ve bu sınırlar üzerinde özgürlük yaratıyoruz. | TED | نحن نعمل على توسيع التعقيد البشري في هذه الهوامش، ونخلق الحرية في هذه الهوامش. |
Avcı, balıkçı, göçebe ve haydutlardan oluşan Kazaklar, bu verimli sahipsiz topraklarda özgürlük buldu. | TED | وتنوعوا بين صيادين وبدو وخارجين عن القانون، وجد القوزاق الحرية في هذه الأرض الخصبة التي كانت خليصة لهم. |
Tamamıyla kapana kısılmakta bir özgürlük var. Çünkü işlerin daha da kötüye gidemeyeceğini biliyorsunuz. | Open Subtitles | هناك نوع من الحرية في كونك محطما لأنك تعرف أن الأمور لا يمكن أن تسوء أكثر مهما فعلت |
Lemon, işte sana belli bir miktar özgürlük veriyorum. | Open Subtitles | ليمون , أنا أعطيك الكثير من الحرية في العمل |
Gerçi, gitmekte özgürsün. | Open Subtitles | ، بالرغم أن لك مطلق الحرية في فعل ذلك |
- Tabii çıkmakta özgürsün. | Open Subtitles | اكيد ولك الحرية في الخروج اذا أردت |
Erkeklerle herşey yapmaya özgürsün. | Open Subtitles | لكِ الحرية في فعل ما تريدينه مع الرجل.. |
Söylemeye yetkim yok,biliyorsun. | Open Subtitles | أنتِ تعرفِ أنني ليس لدى الحرية في القول |
Söyleme yetkim yok. | Open Subtitles | أنا لست الحرية في القول. |
Henry, hatırla. "Liberty In." İki kelime. | Open Subtitles | -هنري) تذكر "الحرية في.." كلمتان) |
Liberty In. | Open Subtitles | الحرية في.. |
Eğer serbest olsaydım, ben ve adamlarım seni pelteye çevirirdik. | Open Subtitles | و إذا كان لي الحرية في القيام بذلك فأنا و الرفاق هنا سوف نحولك إلى بركة من الطين |
- O burada ne arıyor? - Ah. Doğaçlama yapmaya çekinme. | Open Subtitles | ــ لك الحرية في الإرتجال ــ الإرتجال |
Fransızlar özgürlüğü kalplerinde taşırmış. | Open Subtitles | يُقال بأن الفرنسيين يحملون الحرية في قلوبهم |
İkiye ayrılmamış kıyafetler özgürlüğün ve hareketliliğin artmasını sağlar. | Open Subtitles | ملابس غير مصنعة تسمع بزيادة الحرية في الحركة. |
Hey, içinizden biri bir kere bile birinci gelirse, bana katılmakta serbestsiniz. | Open Subtitles | على طاولة المركز الأول لكم الحرية في الانضمام الي اذا كان احدكم قد حصل على المركز الاول |