Bununla ilgili büyük bir sorun var. Ve bu sorun kıskançlık. | TED | و هنالك مشكلة حقيقية كبيرة مع ذلك و هذه المشكلة هي الحسد. |
kıskançlık, kıskançlıktan bahsetmek gerçek bir tabu, ama eğer modern toplumda tek baskın duygu varsa, o kıskançlıktır. | TED | الحسد، ان ذكر الحسد امر محظور , و لكن ان كان هنالك شعور واحد مسيطر على المجتمع الحديث، فهو الحسد |
Öyle ki şer kıskançlık Sayının ne denli büyük olduğunu bilmeyecek | Open Subtitles | -حيث لن يعرف احد الحسد او الشر عندما يريد معرفة النتيجة |
Çünkü baya suratsız görünüyorsun, ama sonra aniden haset gibi birşey oluşuyor yüzünde | Open Subtitles | لأنك تبدو مكتئباً جداً ولكن فجأة يبدو عليك الحسد أو ربما شيء آخر |
Bir yandan da, sanırım sizi kıskanıyorum. | Open Subtitles | قانون الجنسية على نحو ما ، أعتقد أنني كنت الحسد. |
Hayır, sadece anlamanızı gereken aileniz hakkındaki düşüncelerimden, beni suçlu yapan varsa, bu sadece kıskançlık olabilir. | Open Subtitles | لا ،فقط أردتك أن تفهم إذا كنت أنا مذنباً في أي شئ بخصوص عائلتك ،فهو الحسد |
Ama bu Tanrılardan biri yaramazdı ve insanların içine kıskançlık ile tutkuyu yerleştirdi. | Open Subtitles | لكن كان واحدا من تلك الآلهة مؤذ وقدم الحسد البشرية والطموح. |
Spor, açgözlülük ve kıskançlık için öldürmeyi icat ettiniz. | Open Subtitles | ..أخترعوا القتل لأجل الرياضة , الغيرة , الحسد |
20 milyar dolarlık bir miras tabii kıskançlık yaratabilir. | Open Subtitles | أنا واثقة أنكم ستوافقونني أن ال20 بليون دولار كفيلة لخلق الحسد |
Ayrılıyorum, böylece çocuklar kötülük kıskançlık ilgisizlik ve gaddarlığın hüküm sürdüğü bir çevrede büyümüş olmayacaklar. | Open Subtitles | سأرحل لكي لا يكبر الأولاد في هذه المكان الذي يملؤه الحقد الحسد |
Uzun bukle bukle saçları olan, herkesin evlenmek istediği, herkeste kıskançlık yaratacak kadar güzel bir kadın olarak tasvir edilmiştir. | Open Subtitles | وُصفت بأنها امرأة جميلة ذات شعر طويل وغزير منسدل، وجميع المتقدمين للزواج أرادوا زواجها، أثارت الحسد بين الجميع. |
kıskançlık beni kendimden geçirdi. | Open Subtitles | لقد تركت الحسد والغيرة يأخذون أفضل مافيني |
Hitabet kolaydır. Ama kıskançlık, hırs ve açgözlülüğü maskeler. | Open Subtitles | البلاغة سهلة, ولكنها تختفي الحسد والشهوة والطمع. |
Yalan aldatma, açgözlülük haset, iftira ve bağışlamayı ifade eden kelimeler buralarda hiç duyulmamış. | Open Subtitles | والعبارات التي تدل على الكذب الخداع ، و الجشع الحسد و الإفتراء و المغفرة |
Onlar bütün kentlerde o dişi kurdu avlayacak Sonunda kurt Cehennem'in içinde kalacak Orası ki, haset ilk oradan çıkmıştır | Open Subtitles | هذا الكلب سيُطارد تلك المخلوقة طلوعًا ونزولًا حتّى يطعن* *بظهرها داخل الجحيم، حتّى يُحرّرها الحسد أوّلًا ويطلق سراحها. |
haset yanıma yaklaşmayacak. | Open Subtitles | الحسد لن تصبح صديقتى |
Ya da kızdan nefret mi edeyim yoksa kıskançlıktan çatladığım büyükbabamı mı öldüreyim... | Open Subtitles | أكره البنت، أو الحسد جدي الكثير أريد أن قتله. |
Eminim becerikli olduğun tek şey bu değildir, tanrıçaları bile... kıskançlıktan çatlatacak güzelliğe sahip tatlı kız. | Open Subtitles | انا متأكد من ان ليست الشيء الوحيد الذي كنت في متناولها الجمال الذي يجعل حتى الالهه معرضه الى الحسد |
Pek çok yönden seni kıskanıyorum. | Open Subtitles | في نواح كثيرة، وأنا كنت الحسد. |
Havada, MIT kıskançlığı kokusu var. | Open Subtitles | اوه الأن أنا أشتم رائحه الحسد فى معهد التقنيات الاكترونى |
Özellikle de, kıskançlığın hiç de hoş durmadığını düşünürsek Bir meleğin üzerinde, yani. Günah işlediğimi mi kastettin? | Open Subtitles | خاصة إذا وضعنا في الاعتبار أن صفة الحسد ليست من الصفات التي يجب أن تتواجد في ملاك |
O zamanlar, bugün sadece imrenerek baktığımız belli bir dayanıklılık derecesi vardı. | TED | كانت هناك درجة من المرونة ، إذا أردت ، في ذلك الوقت التي لا يمكن أن ننظر إليها الآن إلا بشيء من الحسد. |