Fakat Gerçek şu ki ilk hangi bilgenin dediğinin önemi yok çünkü bilgenin verdiği bir öğüt, bugün bile geçerli. | TED | لكن الحقيقة أنه لن يؤثر من هو الحكيم الذي قالها أولا لأنها ما زالت نصيحة حكيمة حتى في يومنا هذا. |
Ama yine de, Gerçek şu ki rotamızı değiştirmek için neredeyse hiç bir şey yapmadık. | TED | ومع ذلك، الحقيقة أنه لم نقم بأي شيء أبدا لتغيير المسار. |
Gerçek şu ki, bilim 10'da 10 kazanıyor, günü kurtarıyor. | TED | الحقيقة أنه في 10 مرات من أصل 10 يفوز العلم وينقذ اليوم. |
Gerçek şu ki, daha iyi bir dünya inşa edebiliriz, ve bunu şimdi yapabiliriz. | TED | الحقيقة أنه بإمكاننا بناء عالم أفضل، و بإمكاننا فعل ذلك الآن. |
İşin gerçeği sonsuza dek başkalarına bağımlı bir ülke olamayız. | Open Subtitles | الحقيقة أنه لا يمكننا أن نصبح دولة مستقلة الى الأبد |
Ama Gerçek şu ki Clifton'da hiç kimsenin çok fakir olmaya izni yoktu. | Open Subtitles | و لكن الحقيقة أنه لا أحد يسمح له بأن يكون فقيراً جداً فى كليفتون |
Gerçek şu ki her zaman, bir yere gelemeyeceğini düşündüm. | Open Subtitles | الحقيقة أنه لطالما ظننت أنك لن تكوني ذات قيمة في يوم من الأيام |
Gerçek şu ki, adını ve çalıştığı şirketin adını yayınlamaya bile iznimiz yok ve tabi size yüzünü de gösteremeyiz. | Open Subtitles | وفي الحقيقة أنه غير مسموح لنا أن نذكر اسمه أو اسم الشركة التي كان يعمل فيها وبالطبع لايمكننا أن نظهر وجهه |
Bu iğrenç bir durum ama, Gerçek şu ki, bu sorunu kendi aramızda çözmeliydik. | Open Subtitles | وقد يبدو هذا سيئا ولكن الحقيقة أنه ينبغي علينا فقط أن نسوي الأمور |
Bu iğrenç bir durum ama, Gerçek şu ki, bu sorunu kendi aramızda çözmeliydik. | Open Subtitles | وقد يبدو هذا سيئا ولكن الحقيقة أنه ينبغي علينا فقط أن نسوي الأمور |
Gerçek şu ki, her an biri bir yerde size surat yapabilir. | Open Subtitles | الحقيقة أنه في أي وقت، أي أحد بأي مكان قد يرسم عنك تعبيراً على وجهه |
Gerçek şu ki, sende olmayan hiç bir şeyi senden almadı. | Open Subtitles | الحقيقة أنه لم يسلبك شيئًا ملكتيه منذ زمن |
Gerçek şu ki, eğer bu uygarlık ayakta kalacaksa filonun nüfusunu arttırmamız gerekiyor. | Open Subtitles | الحقيقة أنه إذا كانت هذه الحضارة بطريقها للنجاة فيجب علينا إعادة تجديد هذا الأسطول |
Sürekli onun için şöyle derdin: "Çok farklı biri!" Ama Gerçek şu ki, o da diğer herifler gibiymiş. | Open Subtitles | لطالما ظننتِ أنه مختلف، لكن الحقيقة أنه يشبه أي رجل آخر |
Gerçek şu ki... bazı kötü şeyler yaptı ve gitmesi gerekti. | Open Subtitles | الحقيقة أنه فعل أشياءاً سيئة، وكان لابدّ أن يرحل بعيداً |
Gerçek şu ki; kimse nereye olduğunu bilmiyor. | Open Subtitles | و الحقيقة أنه لا أحد يعرف لأين ذهب بالفعل |
Gerçek şu ki, bunu iyi göstermenin bir yolu yok. | Open Subtitles | الحقيقة أنه لا يوجد أمل بالإستيطان بذلك الكوكب |
Ama Gerçek şu ki her karanlıktan sonra mutlaka bir umut ışığı parlayacaktır. | Open Subtitles | لكن الحقيقة أنه وبعد الليالي الحالكة تحل الأيام المشرقة |
Gerçek şu ki, Cage gibi bir zorba saldırdı mı adama çoğu insan siniyor. | Open Subtitles | الحقيقة أنه عندما يكون رفيقك ،في قفص ويتعرض لهجوم معظم الرفاق يتراجعون |
İşin gerçeği onları Cennet Bahçesi'nde birlikte gördüğünüzde, bir araya geliyorlar ve birlikte gururlu duruşları giderek utanca dönüşüyor. | TED | و الحقيقة أنه عندما تشاهدهما معا في جنة الخلد، ستراهما يطردان منها معا أيضا و معا، سيتحول ل فخرهما بنفسيهما إلي عار مستتر. |
Bunu söylemek istemiyorum, ama işin aslı, o senin için yeter kadar iyi değil. | Open Subtitles | أكره قول ذلك، لكن الحقيقة أنه ليس مناسباً كفاية لكِ |