Açıkçası müşterilerimizden hiçbirini görmemiştim. | Open Subtitles | واو,في الحقيقة لم اشاهد أبداً في حياتي عملائنا بلحمهم وشحمهم |
Açıkçası babam bana kendimden başka hiçbir şeye inanmamamı öğretti. | Open Subtitles | لأنه وفي الحقيقة لم يعلمني والدي بأن أؤمن بأي شيء إلا بنفسي |
Açıkçası buna mecbur kalacağımı düşünmedim. | Open Subtitles | في الحقيقة لم اظن انه سيتوجب علي فعل هذا |
Aslında o uçakta. Afrika'daki o felaketten sonra burada olmaya karşı çıkamadı. Harika. | Open Subtitles | في الحقيقة لم يتمالك نفسه عن عدم الحضور إلى هنا بعد كارثة إفريقيا |
biz Aslında o seviyeye daha ulaşmadık. | Open Subtitles | نحن في الحقيقة لم نصل الى هذا المستوى بعد |
Aslında ilk başta eğitimde değildim, ön-hukuk eğitimi aldım. Babam avukat. | Open Subtitles | فى الحقيقة لم اكن مدرس فى الاصل بل كنت طالب حقوق |
- Hayır, Açıkçası hiç aklıma gelmedi. | Open Subtitles | لا , في الحقيقة لم اكن افكر في هذا ابداً |
Açıkçası daha hiçbir şey için kayıt olmadım. | Open Subtitles | في الحقيقة لم أقم بالتسجيل في أي شيء بعد. |
Açıkçası kim olduğu konusunda bize bir şey söylemedi... | Open Subtitles | في الحقيقة لم يخبرنا بشيء عن هويتها |
Bilmiyorum. Bunu pek düşünmemiştim Açıkçası. | Open Subtitles | لا أدري في الحقيقة لم أفكر بهذا |
Ama Açıkçası hiç eşcinsel biriyle tanışmamıştım. | Open Subtitles | ولكني في الحقيقة لم أقابل شخصا شاذا |
- Açıkçası neden masanızdaki beyle ilgilenene kadar ben burada beklemiyorum? | Open Subtitles | -في الحقيقة لم لا أنتظر هنا بينما تتعاملين مع السيد الموجود في مكتبك؟ |
Açıkçası Thurn-Tippett varken özel sektörü düşünmüyorum. | Open Subtitles | كلا، في الحقيقة لم أفكر في القطاع الخاص, عندما تذكرت "ثورن-تيبت". |
Onu satın almayı düşündüm ama Açıkçası Le Chiffre'nin fiyatını aşamazdık. | Open Subtitles | لقد فكرت في أن نشتري خدماته لكنه في الحقيقة... لم نتمكن من المزايدة على "لو شيف...". |
Açıkçası, ona hayır diyemedim. | Open Subtitles | في الحقيقة لم أستطع الرفض |
Aslında o kadar uzun zaman olmadı. | Open Subtitles | في الحقيقة لم يستغرق الأمر كثيرًا |
Aslında, o kadar da küçük değildi. | Open Subtitles | فى الحقيقة لم تكن . . صغيرة جداً |
Aslında o gün yalan söylemek istememiştim. | Open Subtitles | في الحقيقة لم اكن اريد ان اكذب انذاك |
"Altın kadar iyi." Bu, Aslında o kadar da kötü değildi. | Open Subtitles | جيد كالذهب " هذه العبارة في الحقيقة لم تكن بذلك السوء " |
Karaciğerini görünceye kadar emin değildim. | Open Subtitles | في الحقيقة لم أكن كذلك حتى أمعنتُ النظر بكبده |
Evet, aslında sizin portfolyönize baktığımda aslında hiç endişeli değildim. | Open Subtitles | نعم، رغم ذلك، نظراً لحجم محفظتك، في الحقيقة لم أكن قلق للغاية. |