Birlikte tek bir düşüncemiz var: En iyi çözümler basit olmalı. | TED | معا، لدينا فكرة واحدة فقط: أفضل الحلول يجب أن تكون بسيطة. |
Tıpkı anlattığım gibi, tam da başlangıçta, olası çözümler her yerden önümüze geliyordu. | TED | بالضبط كما وصفتُ لكم في البداية، تم أخذ الحلول المحتملة من كل مكان. |
İnsanlar bilgiye sahip olurlarsa başkalarının yardımı olmaksızın problemlere çözüm bulabilirler. | TED | عندما يحصل الناس على العلم، يستطيعون إيجاد الحلول دون أية مساعدة. |
En umut vaat eden çözüm, besin zincirinin altlarına bakmak olabilir. | TED | أحد أكثر الحلول الواعدة هو بالاتجاه نحو الأسفل في السلسلة الغذائية. |
Kararsızlığı, çöküntüyü, geçici çözümleri ve halının altına süpürdüğümüz pislikleri yansıtırlar. | Open Subtitles | تعكس التقلب، الشقوق، الحلول المؤقتة، و الأوساخ التي ننظفها أسفل السجاد |
Ve bu çözümlerin bazıları, betonun kendini iyileştirme mekanizmasından ilham alıyor. | TED | وبعض هذه الحلول مستوحات من آلية الخرسانة الطبيعية في علاج نفسها. |
Araştırmacılar Bilgi Paradoksu için geniş kapsamlı muhtemel çözümler araştırıyorlar. | TED | بينما يُمحِّص الباحثون نطاقًا واسعًا مِن الحلول المحتملة لمفارقة المعلومات. |
Sicim Teorisinin denklemleri çok büyük sayıIı çözümler, çok çok büyük sayılar gerektiriyor. | Open Subtitles | إذن فمعادلات نظرية الأوتار لديها أعداد كبيرة جداً من الحلول عدد ضخم وهائل |
Ve,en kalitesiz çözümler... ...işlerin sayısını azaltmayı kapsıyor... ...işsiz bir insan olmaktan çıkıyorsunuz... ...bu insanlar,aciz değiller. | TED | واذا كانت أرخص الحلول تشمل على خفض عدد الوظائف، تتبقى أشخاص عاطلين عن العمل، وهؤلاء الناس ليسوا رخيصين. |
Birçok iyi ve ilham veren çözümler... ...Amerika karşısında oluşturuldu. | TED | العديد من الحلول عظيمة وملهمة تم إنشاؤها عبر أمريكا. |
Ve yeni sorunlara - tahmin etmedikleri sorunlara - doğaçlama yeni çözümler üretebilmelerinden etkilenmişti. | TED | وكان متأثرأً جداً بكيفية تطبيقهم الحلول المرتجلة على تلك المشاكل التي تجابههم تلك المشاكل الغير متوقعة |
Bunlar mevcut teknolojiye bağlı çok basit ve akıllı çözümler. | TED | هذه الحلول بسيطة ، ذكية ، قائمة على التكنولوجيا الموجودة فعلا. |
Düzgün bir çözüm yoktu. Her çözüm birçok riski ve boşluğu barındırıyordu. | Open Subtitles | لم تكن هناك حلول جيدة، فكل الحلول كانت مليئة بالعيوب ومحفوفة بالمخاطر |
Mevcut durumlar hakkında karşılıklı makul bir çözüm için sizinle konuşmak istiyorum. | Open Subtitles | عنالوضعالحالي, لنرى إن كنّا لا نستطيع أن نأتي ببعض الحلول المتفق عليها |
Ancak pek tabii ki, bu tip bir çözüm beraberinde genellikle can kaybını ve insani yıkımı getirir. | TED | وهذا نوع من الحلول ولكنه نادرٌ جداً ان يحدث دون تكلفة بشرية كبيرة او تبعات انسانية مأساوية |
Fakat en önemlisi, örgütleme yetenekleri sayesinde topluluğa kendini sevdirmişti, çünkü topluluğu ve özellikle kadınları, ihtiyaç duyulan her şeye çözüm bulmak için örgütledi. | TED | و لكن الأهم، كانت محبوبة من المجتمع بسبب مهارات تنظيمها، لأنها نظمت المجتمع، وعلى وجه التحديد النساء، لإيجاد الحلول إلى أي شيء كان مطلوبًا. |
Bir ipucu verecek olursam bu çözüm depolarımızda dolaşacak olan yüzlerce hatta bazen binlerce mobil robot içeriyor diyebilirim. Şimdi çözüme geleceğim. | TED | كتلميحًا، تتضمن تلك الحلول المئات من الروبوتات المتحركة، وأحيانًا الآلاف منهم، متجولةً داخل المستودع وسوف أصل للحل. |
"Uygunsuz Gerçek" kitabının devamı ve küresel ısınma krizini çözecek tüm çözümleri inceliyor. | TED | وهو تكملة لـفيلم "حقيقة غير مريحة" ويستعرض كافة الحلول التي ستحل المشكلة المناخية. |
Bunun yerine, bu gerçek şaşalı teknolojik çözümleri tercih ederiz, ki maliyeti çok büyük paralardır. | TED | و عوضا عن ذلك، نفضل هذه الحلول التكنولوجية اللامعة، و التي تكلف مبالغ هائلة من الأموال. |
insanlarla birlikte tasarlamaktan, en uygun çözümlerin bu şekilde içeriden çıkmasına imkan veriyoruz. | TED | انه التصميم مع الناس، و جعل الحلول المناسبة تتدفق من الداخل، |
Sanırım savaşarak tartışma modeli bu tip diğer tartışma çözümlerini de engelliyor. | TED | و أعتقد أن الجدال بصيغة الحرب يعطل هذه الأنواع الأخرى من الحلول. |
çözümler ve cevaplar için doğaya bir şeyler dayatmak yerine doğaya sırtını vermiş çiftçilerle bu işi yapmalıyız. | TED | مزارعين في الطبيعة حقا لحلول واجوبة احسن من طلب الحلول علي حساب الطبيعة |
O zaman sahip olduğumuz sorunlara ve bazı potansiyel çözümlere dalalım. | TED | لذا دعونا نغوص في بعض التحديات التي لدينا وبعض الحلول الممكنة. |
Ve bu soruna için en basit çözümü düşünmeye çalıştık. | TED | ثم فكرنا بأكثر الحلول بساطةً نستطيع تنفيذها لحل هذه المشكلة. |
Kitabınızda ki herhangi bir karakterin, herhangi bir felaket için sunduğu çözümlerden herhangi biri, şuan ki uygulanandan daha iyi olabilir mi? | Open Subtitles | هل تعتقد ان الحلول المطروحة من خلال الشخصيات لاي من الكوارث في كتبك افضل باي شكل مما يحاول الآن ومما يفعلونه بالفعل |
Öldürüyoruz çünkü, sorunları çözdüğü için geriye kalan tüm seçenekler tükendiği için ve diğer her şey yetersiz kaldığı için. | Open Subtitles | نحن نقتل لحل المشاكل ولأن جميع الحلول الأخرى نفذت وكل شيء أخر فشل |
- seçenekleri tartışıyorduk. - Rahip Goodfellow'a da açıklamıştık. | Open Subtitles | و كنا نناقش الحلول كما قلت للمحترم جودفيلو |
İnsan yarım yamalak yaşayamaz. | Open Subtitles | لايمكن للمرأ بأن يعيش حياته راضيا بأنصاف الحلول. |