Tek seçeneğimiz kazanmak. | Open Subtitles | من الممكن أن أفقد كل شيء الفوز هو الخيار الوحيد |
Tek seçeneğimiz nükleer bomba. | Open Subtitles | التفجير النووي هو الخيار الوحيد المتبقّي لدينا |
Onlara gerçeği söylemeliyiz. Tek seçeneğimiz bu. | Open Subtitles | علينا أخبارهم بـ الحقيقة أنه الخيار الوحيد |
Bu yüzden tek seçenek nükleer enerjiydi. | TED | لذا، كانت الطاقة النووية هي الخيار الوحيد |
Sol yakada bekleyen iki aslan olduğu için tek seçenek iki antilopun geçmesi. | TED | حسناً، بما أنه يوجد أسدان بالانتظار في الضفة اليسرى الخيار الوحيد سيكون بعبور اثنان من الحيوانات البرية |
Bu en üst düzeye çıkarma stratejileri şüphelileri itirazlarının beyhude olduğuna, itirafın tek yol olduğuna inanmaları için tasarlanmıştır. | TED | وقد تم تصميم هذه المبالغات ليشعر المتهم أن الإنكار غير مجد، وأن الاعتراف هو الخيار الوحيد. |
tek seçeneğim bana dediklerini yapmak. | Open Subtitles | الخيار الوحيد امامى هو أن افعل ما أمرنى بة |
- Geriye kalan Tek seçeneğimiz bu. | Open Subtitles | وهو الخيار الوحيد المتاح الذي لا يزال قائما. |
Ama şu anda yeryüzünü mahvetmeyecek Tek seçeneğimiz bu. | Open Subtitles | ..لكن الخيار الوحيد الذي نملكه الآن هو أن لا نفسد الكوكب |
Tek seçeneğimiz işini çabucak bitirmek ya da kızı gözlerimizin önünde paramparça etmesine izin vermek. | Open Subtitles | الخيار الوحيد الذي نملكه هو ان نجعل الامر اسرع, او دع الشيطان يمزقها اربا امام اعيننا |
- Madem engelleyemiyoruz o zaman Tek seçeneğimiz tedavisini bulmak. | Open Subtitles | إذا لم نتمكن من احتوائها، و ثم إيجاد علاج هو الخيار الوحيد. |
Tek seçeneğimiz odur. | Open Subtitles | ـ لا، لا، مجرد واحد منهم أنه الخيار الوحيد. |
Tedavi için Tek seçeneğimiz organ nakli. | Open Subtitles | ..الخيار الوحيد للعلاج يكون سيكون زرع |
Tedavi için Tek seçeneğimiz... ..organ nakli. | Open Subtitles | الخيار الوحيد للعلاج سيكون الزرع |
Üst sağa bir nozul yerleştirdikten sonra çalışma şansı olan diğer tek seçenek alt soldur. | TED | بحال ثبتَّم أنبوب سحب في مفترق أعلى اليمين الخيار الوحيد المتبقي الذي لديه فرصة للعمل هو أدنى اليسار. |
Bazen özel bağlılıklar talep eden dinler ve uluslar var, fakat tek seçenek bu değil. | TED | لديك الديانات، ولديك الأمم التي تتطلب في بعض الأحيان الولاء الحصري. ولكن هذا ليس الخيار الوحيد. |
Bu noktada geriye kalan tek seçenek enfeksiyonun yayılmasını önlemek için bacağı ameliyatla kesip almak. | TED | إذن في هذه المرحلة، عادةً، الخيار الوحيد المتبقي هو بتر الساق لمنع الالتهاب من الانتشار أكثر. |
Derhal sizi ayırmanın tek seçenek olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | وحينئذ أدركت أن الخيار الوحيد كان أن أقوم بفصلكما فوراً. |
Şey, pek değil, ama şu anda sahip olduğun tek seçenek benim. | Open Subtitles | ليس تماماً، لكن في هذا الوقت أنا الخيار الوحيد الذي تملكه |
İşte bu yüzden, başka seçeneğin kalmayınca tek yol bu oluyor. | Open Subtitles | لهذا هو الخيار الوحيد عندما تنفذ الخيارات |
Alması kolay bir karar değildi ama tek yol buymuş gibi geldi. | Open Subtitles | لم يكُ خياراً سهلاً ولكني أعتقد انه الخيار الوحيد. |
tek seçeneğim bana dediklerini yapmak. | Open Subtitles | الخيار الوحيد امامى هو ان افعل ما امرنى به |