Kazanın ardından manastıra gittiğimde açık bir iş pozisyonu olduğunu öğrendim. | Open Subtitles | عندما وصلت إلى الدير بعد حادث التحطم، علمت بوجود منصب معين. |
Hayır, iyi bir hayatı olabilmesi için onu evlatlık olarak bıraktım ve sonra beni manastıra geri almadılar. | TED | لا، وهبته للتبني حتى يتسنى له أن يحظى بحياة كريمة، بعدها لم يسمحوا لي بالعودة إلى الدير. |
Sadece manastır yolunda yürüyüşler yaptım ve sevdiklerime kartpostallar yolladım. | TED | انا فقط تمشّيت على طريق الدير وارسلت البطاقات البريدية للأحباء. |
Ama hayır, o delikanlı beni gelip manastırda bulurdu. | TED | حسنًا، كان ذلك الشخص يأتي لرؤيتي في الدير. |
Bir hafta ya da bir ay sonra Baş Rahip hatasını anlayacaktır. | Open Subtitles | والآن ، خلال اسبوع أو شهر إن رئيس الدير سيلاحظ مقدار خطؤه |
manastırdan ayrıldıktan sonra, samimi olarak, dinle işimi bitirmiştim. | TED | إذ بعد مغادرتي الدير فإنني وبكل صراحة خلصت من الدين.¥ |
Ben üç aylıkken annem beni manastırın keşişlerine terk etmiş. | Open Subtitles | تركتني والدتي للرهبان في الدير عندما كان عمري ثلاثة أشهر. |
Adamlarınız yardım gelene dek manastırı yeteri kadar tutabilir mi? | Open Subtitles | هل يمكن لرجالك حماية الدير بما فيه الكفاية لوصول الدعم؟ |
Teyzesinin onu manastıra göndermek istediğine dair şeyler duymuştum. | Open Subtitles | حسناً ، يبدو أننى أتذكر شئ قد قيل عن رغبة خالتها لوضعها فى الدير |
Geri gönderirlerse tekrar manastıra katlanamamaktan korkuyorsunuz. | Open Subtitles | أتخافين أنّكِ لن تكوني قادرة على تحمّل الدير إذا أرسلوكِ للوطن. |
Sanırım bir manastıra girmen için izin alabilirim. | Open Subtitles | سأتمكن من الحصول على إذن قمت بإرسال الى الدير |
- Onları muhtemelen eski manastır Eagle Pass'den karşıya geçireceğiz. | Open Subtitles | نحن على الارجح سوف نعبرهم في الدير القديم، ايجل باس |
Sence bir manastır cesur olmak için uygun bir yer mi? | Open Subtitles | هل تعتقدى أن الدير هو المكان الذى ستكونى فيه جريئة ؟ |
Evet ama bahse girerim manastır'a gitmek onun fikri değildir. | Open Subtitles | نعم، ولكنّي أُراهن أنّ العودة إلى الدير لم تكُن فكرته |
Keşiş, Xu Xian ile yüz yüze gelmiş, bir şeytanla birlikte olduğu için manastırda kalması ve ruhunu temizlemesi gerektiğini söylemişti. | TED | قابل الراهب زو شيان، وأخبره أنه بسسب اقترانه بالشيطان، عليه أن يبقى في الدير ليطهر روحه. |
manastırda ekmeği her zaman böyle keseriz. | Open Subtitles | هذه الطريقة التي اعتدنا تقطيع الرغيف بها في الدير |
Kendime bir koca bulup dert çekmektense rahibelerle manastırda şarkı söylemeyi tercih ederdim. | Open Subtitles | أُفضّل أن أغني مع الراهبات في الدير بدلًا من أن أحصل على زوج والكثير من المشاكل معه |
Rahip sarhoş bir halde piskoposa günah çıkarırken, ölümcül bir günah işledi. | Open Subtitles | ذات يوم ٍ، فى اعتراف وهو ثملٌ لرئيس الدير الخاص به، ارتكب خطيئة مميتة. |
manastırdan kaçmış gibi. Baş Rahibeyle bir sorun yaşamış olmalı. | Open Subtitles | يجب أن تكون قد هربت من الدير بحجّة مَع المسؤولة الدينيةِ |
Ben üç yaşındayken annem beni manastırın keşişlerine terk etmiş. | Open Subtitles | تركتني والدتي للرهبان في الدير عندما كان عمري ثلاثة أشهر. |
Başrahibe, manastırı bu tehlikeye soktuğumuzun farkında değildik. | Open Subtitles | أيتها الأم الموقرة، لم نكن ندرك أننا نضع الدير في هذا الخطر. |
Manastırdaki hayatını özlemiş. | Open Subtitles | قالت أنها تاقت كثيرا إلى حياتها السابقة في الدير. |
Tarikat Kilise'nin yeryüzündeki gücünün kaynağını korur: | Open Subtitles | رهبان الدير يحمون مصدر :قوة الكنيسة على الأرض |
Her Rahibe bilir ki; | Open Subtitles | كل أخت يجب عليها أن تدرك أنّها منذ دخولها الدير |
Yaklaşmayın sakın. Dehliz'e bile girmeyin. | Open Subtitles | لا تقترب منهم، ولا تدخل الدير حتى، فقط أخبرني |
Abbey'nin ihtişamında karşılaştığımızda, ...bir doktorun karısı olduğunuzu bazen unutuyorum. | Open Subtitles | أنا أنسى في بعض الأحيان حين إلتقينا في بهاء الدير أنك كنت زوجة طبيب |
Şimdi tapınağa girince sanki geyikmişsin gibi konuştun. | Open Subtitles | عندما دخلت أنا الدير الآن تكلمتِ أنت بصوت ذلك الغزال. |