Doğru da olacak, çünkü içindeki ürünün kalitesini vaat edecek. | Open Subtitles | و سيكون حقيقياً ، لأنه سيعد بجودة المنتج الذي بداخله |
Senin tarafından sorgulanmayı kabul ederse bu onun içindeki bütün fırtınaların kopmasına neden olacaktır. | Open Subtitles | لو قبل أن تستجوبه . وهذا سيثير كل التذمر الذي بداخله |
Bütün hafta boyunca içindeki canavarı serbest bıraktığını düşündüm. | Open Subtitles | اعتقدت انه حقا سيدع الوحش الذي بداخله يخرج طوال الأسبوع. |
O anda hayatı öylesine çılgınca ve aşırı stres doluydu ki içindeki küçük çocuk feryat etti: | Open Subtitles | بينما كان هو مجهَداً وحياته كانت مجنونةً في تلك اللحظة صرخ الطفل الذي بداخله: |
Kocama yaptığı şey, onun içindeki şeytanın işi. | Open Subtitles | ما فعل بزوجي كان ذلك الشيطان الذي بداخله |
Önce içindeki o şeyden kurtulmamız gerekiyor. | Open Subtitles | نحتاج للتخلّص من ذلك الشيء الذي بداخله أولاً |
Her ne olursa olsun sadece içindeki sesi dinleyeceğini söyledi. | Open Subtitles | أخبرني أنه لن ينصت إلا لهذا الصوت الذي بداخله |
Eğer onu kontrol edemezse, içindeki terör onun kalbini patlatacak. | Open Subtitles | الرعب الذي بداخله سيفجّر قلبه إن لم يتمكن من السيطرة عليه |
Ben ayrılınca, Foreman içindeki Mugabe'yi açığa çıkardı. | Open Subtitles | انا تركت فورمان يعانق موغابي الذي بداخله |
İçindeki iyiliği kıza vererek kendini iyiliklerden arındırdı. | Open Subtitles | انه تخلص من الخير الذي بداخله عندما نقله لها |
Bir sonraki dolunayda, içindeki son insan kırıntısına da elveda diyor olacak. | Open Subtitles | في إكتمال القمر التالي ، سيقول وداعاً على الجزء البشري الصغير الذي بداخله |
Oyuncak sizde kalabilir ama içindeki seks kasetini ben alırım. | Open Subtitles | يمكنكم الاحتفاظ بالمهرج، لكن احصل على الشريط الذي بداخله. |
Eğer bu içindeki şey ona psikolojik bir oyun oynamak için annesinin hastalığını kullanıyorsa bu sadece bedeniyle verdiği bir savaş değil. | Open Subtitles | لو أن هذا الشئ الذي بداخله يستخدم مرض والدته كخدعة نفسية إذن فهذا ليس قتالاً من أجل جسده فحسب |
İçindeki sanatçı ruhundan kaynaklandığını düşünmüştüm. | Open Subtitles | لكنني ظننت أن ذلك كان الفنان الذي بداخله |
Öyle, ama içindeki masum falan değil. | Open Subtitles | هو بريء ولكن الذي بداخله ليس كذلك اطلاقاً |
Ama o adamın içindeki canavarı çıkardığım için beni suçluyorsan bunun için özür dilemem. | Open Subtitles | لكن لو تلومينني على إخراج الوحش الذي بداخله فلن أعتذر عن هذا |
onun içindeki şey. | Open Subtitles | الشيء الذي بداخله |