Bugün tanıştığım adam daha sıskaydı. Sakalı da yoktu. | Open Subtitles | الرجل الذي قابلته كان أنحف ولم تكن له لحية |
tanıştığım adam çok tatlıydı, ama bu kadar tatlı olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | الرجل الذي قابلته كان لطيفا لكن لم تكن لدي فكرة عن مدى لطافته |
Peki ya dün tanıştığın adam? | Open Subtitles | ماذا عن الرجل الذي قابلته أمس ؟ |
Geçen geceki partide tanıştığın adam mı? | Open Subtitles | أكان ذلك الرجل الذي قابلته الأسبوع الفائت في الحفلة... (جستن)؟ |
Buluştuğum adam Çinli bir uyuşturucu kaçakçısıydı. | Open Subtitles | الرجل الذي قابلته هو مهرب مخدرات صيني |
Evet, Dalvos. Buluştuğum adam? | Open Subtitles | أجل (دلفوس) ، الرجل الذي قابلته ؟ |
King County'de tanıştığım adamsın sen hâlâ. | Open Subtitles | ما زلت نفس الرجل الذي قابلته في مقاطعة (كينغ). |
İnternette tanıştığım adam, çok tatlı, hassas zeki ve harika biriydi. | Open Subtitles | هاسكل , الرجل الذي قابلته علي الانترنت كان جميلاً وحساساً ذكياً ورجلاً رائعاً |
İki kez tanıştığım adam sensin, beni partiye o sürükledi. | Open Subtitles | أنت ضعف ذلك الرجل الذي قابلته في الحفلة معها |
Benim tanıştığım adam canlı ve iyimserdi. | Open Subtitles | أعني الرجل الذي قابلته كان نابض بالحياة |
Olay tekerlekli sandalyeyle alakalı değil. Altı yıl önce Paris'te tanıştığım adam Bölüm'e asla katılmazdı. | Open Subtitles | ذلك لا يتعلق بالكرسي، الرجل الذي قابلته في (باريس)، قبل ستة سنوات |
Şimdi tanıştığım adam gibi daha geliyor. | Open Subtitles | هذا يبدو الرجل الذي قابلته |
Bu... tanıştığım adam değil. O... | Open Subtitles | الرجل الذي قابلته لقد كان... |
Sen, Suriye'de tanıştığım adamsın. | Open Subtitles | (تظلّ الرجل الذي قابلته في (سوريا |