Evli bireyin çeşitli seks partnerleri arzusu ile düzgün bir evliliğin korunması. | Open Subtitles | المصالحة الفرديه بين المتزوجات و الرغبة في مجموعة متنوعة من الشركاء الجنسيين |
Ve biraraya gelme arzusu bütün hayatımıza yön veriyor gibi görünmekte. | Open Subtitles | تلك الرغبة في الحركة على ما يبدو أنها تدعمنا طوال حياتنا |
Çünkü internet özgürlük isteği ile güvenlik talepleri arasında eski bir ikilemi derinleştiren yeni ve karmaşık bir ortam oluşturdu | TED | لأن الانترنت قد شكل بيئة جديدة و معقدة للمأزق القديم الذي يبحث بشدة طلبا للأمن مع الرغبة في الحرية. |
Ama bana inanin savasmak istemek ile kazanmayi bilmek arasinda fark var. | Open Subtitles | لكن صدّقوني، ثمّة فارق فجّ بين الرغبة في القتال والإلمام بكيفيّة الفوز. |
Her şeyi kaybetmişim gibi hissettim ve bazen yaşama isteğimi bile. | TED | أحسست بالضياع، وكأنما فقدت كل شيء، وفي بعض الأحيان، حتى الرغبة في الحياة. |
Ama aynı zamanda sebep baskı ve yanlış bir şeyler olsa bile yapılan aktiviteye devam etme arzusudur. | TED | لكنه أيضًا في كثير من الأحيان بسبب الضغط أو الرغبة في الاستمرار بالرغم من حقيقة أن هناك شيئاً ما خاطئاً. |
Umarım sizlere dünyayı yeni gözlerle görmeyi öğrenme isteğini verebilmişimdir. | TED | اتمنى أن أكون قد زرعت في نفوسكم الرغبة في الإطلاع أكثر عن العالم عن طريق وجهة نظري |
O merdivenden bugünkü tüm siyasetçiler aynı görünüyor ve politika giderek sosyal uyumdan çok saldırganlık ve kötümserliği harekete geçiren bir spora benziyor. | TED | و بالمراقبة من تلك المدرجات، كل السياسيون اليوم يبدون متشابهين، و أصبحت السياسة تمثل رياضة تحفز المزيد من العنف و التشاؤم ، اكثر من التماسك الاجتماعي و الرغبة في دعم المدنية. |
Şunu biliyorum, aşkın, daha isabetli bir şekilde "arzulanmanın arzusu" olarak tanımlanabilmesinin nedeni budur. | TED | أدرك هذا، لكن لماذا؟ يمكن تعريف الحب بطريقة أكثر تحديداً على أنه الرغبة في أن تكون مرغوباً بك |
Bu düzen ve yapı arzusu, onlar gibi insanlara verilen destekle gerçekten güçlü bir ilişki içindedir. | TED | وهذا الرغبة في النظام والهيكل يرتبط بقوة مع دعم لأشخاص مثل هؤلاء. |
Doğruyu yapma arzusu muhtemelen hepsinin en seyrek hissi. | Open Subtitles | الرغبة في فِعل الصواب هيَ ربما تكون الشيء الأكثر لا منطقية على الإطلاق |
Majesteleri'nin gözdesi olabilme arzusu ve dünyevi şaşaayı elde edebilme isteğiyle gözleri o kadar körleşmiş ki, siz Majesteleri'nden, geçmiş kabahatlerini gizlemenin ne kadar büyük bir hata olduğunu bilememiş. | Open Subtitles | في نعمة سموك وعمياء من جانب الرغبة في المجد الدنيوي حيث لم تعي مقدار غلطتها |
Biri insanlığın uzun dönemli iyiliği için çalışma isteği. | TED | الأول هو الرغبة في العمل لتحقيق مصلحة البشرية على المدى الطويل. |
İşte bu yaşama isteği , hayatta kalma ve kendini ifade etme ihtiyacı, arabayla buluşuyor ve benim gibi insanları ele geçiriyor. | TED | أنه الرغبة في العيش, الرغبة للنجاة, للتعبير عن الذات, و الذي يأتي مع السيارة, و يستحوذ على أشخاص مثلي. |
Birini küçümsemekle, ona bir şey olmamasını istemek arasında çok fark var. | Open Subtitles | هناك فرق بين تقليل من قدر شخصاً ما وعدم الرغبة في إذائهم |
Doğru olanı, doğru şekilde, doğru sebepler için yapmayı istemek. | TED | الرغبة في القيام بما هو صحيح على النحو الصحيح للأسباب الصحيحة |
Ondan sonra da, isteğimi kaybettim. | Open Subtitles | وعندما انتهيت منها فقدت الرغبة في الإنتحار. |
Yeteneğimi ya da başarma isteğimi hafife alma. | Open Subtitles | لا نقلل من قدرتي أو الرغبة في القيام بذلك |
Hz. Muhammed'in hayatını taklit etme arzusudur. | Open Subtitles | الجميع هنا هو الرغبة في محاكاة حياة النبي محمد |
Bence seks yapmak.... bir şeyi elde etme arzusudur ve beni utandırmalıdır. | Open Subtitles | أعتقد أن حقيقة صنع الحب... هو الرغبة في الحصول على شيء، أن يحرجني. |
Alman halkının mücadele isteğini ve direnme gücü hakkında çok yanılıyorsunuz! | Open Subtitles | كنت على خطأ جسيم الرغبة في القتال, والتحمل من الشعب الألماني! |
Yaşam the Sopranos dizisinin bir bölümü olur. Hobbes'un çözümü, Leviathan, şiddetin meşru kullanımı için varolan otorite bir tek demokratik birime bahşedilirse -- bir leviathan (canavar) -- böyle bir devlet şiddetin cazibesini azaltacaktır, çünkü her türlü saldırganlık cezalandrılacak, saldırganın kazancı sıfır olacaktır. Bu, ilk hücum edeceğiniz korkusuyla saldıracaklara önceden saldırmanızın cazibesini yok edecektir. | TED | تصبح الحياة جزء من مسلسل من الإزعاج لا يحتمل . حل هوبس , ال " تنين " , كان إذا إستعملت السلطات التشريعية العنف كحق إنتفاع في وحدة ديموقراطية واحدة -- التنين -- عندها يمكن أن يكون في حالة تقلل من الرغبة في الإعتداء , لأن أي نوع من العدوانية سيتم معاقبتها , مما سيجعل العدوانية غير نافعه . هذا سيزيل الرغبة في أن تعاديهم قبل أن يعادونك لأنك تخاف من أن يهاجموك أولاً . |