Şu an üretimde olan şey, dijital üretimdeki dijital ip adı verilen şey. | TED | حاليا، في التصنيع، ما يحدث هو، ما يسمى بالخيط الرقمي في الصناعة الرقمية. |
Bu algının nedeni, dijital dünyadaki zaman akışının doğal zaman akışıyla aynı olmayışı. | TED | وهذا يرجع إلى أن الوقت لا تتدفق في العالم الرقمي في نفس الطريق لا أنه في واحد الطبيعية. |
Şansa bakın ki, Boston Üniversitesi dijital Görüntüleme Sanatları Merkezi'nde ikamet eden bir film yapımcısıyım. | TED | كنت محظوظا بأن أكون المخرج المقيم بمركز فنون التصوير الرقمي في جامعة بوسطن. |
Neyse ki, son yirmi otuz yılda, dijital koruma mücadelemizde kullandığımız araçlar geliştirmemize yardımcı olan dijital teknolojiler geliştirildi. | TED | لحسن الحظ، في العقدين إلى الثلاثة عقود السابقة تتطور التقنيات الرقمية التي ساعدتنا لتطوير أدوات جلبناها لتستغل في الحفظ الرقمي في حربنا للحفظ الرقمي. |
Ed Ulbrich: 18 dakikada dijital bir insan işte böyle yaratılır. | TED | اد Ulbrich : هذا هو كيفية خلق الإنسان الرقمي في 18 دقيقة. |
Gabriel dijital reaktörü elektrik şebekesine bağladı. | Open Subtitles | "جابرييل" وضع المفاعل الرقمي في داخل شبكة الطاقة |
Zaha'nın başına geldi ve Libeskind'in başına geldi. dijital medya bilgiyi tüketme hızımızı artırmaya başlarken, bu birkaç elit mimarın başına gelenler yeni bin yıla girerken bütün mimarlık alanının başına gelebilirdi. | TED | حصلت مع زاها ليبسكايند، وما حصل مع هذه النخبة القليلة من المهندسين مع بداية الألفية الجديدة كان ليبدأ في التأثير على مجال الهندسة ككل، حيث بدأ الإعلام الرقمي في زيادة السرعة التي نستهلك بها المعلومات. |
Juan Enriquez bize proteomik laboratuvarına gönderilen 12 milyon trilyon biti anlattı, bu işte Barricelli'nin hayal ettiği şeydi: makinalardaki bu dijital komutlar gerçekten kodlamaya başlıyorlar -- gerçekten nükleik asitlerden kodluyorlar. | TED | حين حدثنا جون إينريكيز عن هذا الـ 12 تريليون بت المتنقلة ذهابا وإيابا بكل بيانات هذه الجينات إلى معمل البروتيوميات هذا ما تخيله بيرسيلي أن هذا البرنامج الرقمي في هذه الآلات ستبدأ حقيقة ببرمجة بل إنها تبرمج من أحماض نووية |