Götürmek kulağa hiç hoş gelmiyor. romantik bir deneyim yaşadık diyelim. | Open Subtitles | ثمّة بعض المبالغة في طارحتُ، فإنّنا تبادلنا بعض الخبرات الرومانسيّة فحسب. |
Genelde bu toplantıyı romantik acılarım hakkında konuşmak için kullandığımı biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنني أعتدت أن استخدم هذا الاجتماع للحديث عن متاعبّي الرومانسيّة |
Bu dik başlı kadın kahramanlar, çalkantılı romantik anlatıları için eğlenceli bir destek sağlıyorlar. | TED | توفّر هؤلاء البطلات العنيدات نقطة ارتكاز مسليّة لقصصهنّ الرومانسيّة الصاخبة. |
Hiç de bile. Sanırım romantizm cephesini biraz ihmal ettim. | Open Subtitles | أعتقد بأنيّ كنتُ مُهملاً بقسم الرومانسيّة |
- Çiçekler bile almış. Kim demiş romantizm öldü diye? | Open Subtitles | بل إشترى لها أزهاراً أيضاً من قال أنّ الرومانسيّة قد ماتت؟ |
Romantizmden nefret ettiğimi kabul etmemi istiyor. | Open Subtitles | يريدني أن أعترف بأنّي أكره الرومانسيّة |
Kızlar bu romantik zırvaları yemezler. | Open Subtitles | الفتيات لا ينجذبن لكلّ الأشياء الرومانسيّة. |
Brad haklı. O sahneye çıkıp sağlam bir konuşma yapmam gerek çünkü hayat romantik komedi filmi gibidir. | Open Subtitles | عليّ اعتلاءُ ذاك المسرح و إلقاء خطابٍ كبيرٍ، لأنّ الحياةَ كالكوميديا الرومانسيّة. |
Yani, eğer bazı şeyleri havaya uçurmayı seviyor ve de askerden arındırılmış bölgelerde romantik kaçışları varsa, derim ki havada aşk kokusu var be! | Open Subtitles | أعنيّ، إذا هي تهبُ في بعض الأمور وتتهرّب من الرومانسيّة في المنطقة المنزوعة السلاح، فنحن نتطلع للحبّ |
Sana aşık olduğumda romantik olmayı bıraktım biraz. | Open Subtitles | إنّه فقط، عليّ ان اترك الرومانسيّة عِندما أقعُ في حبّكِ |
Tatlım, aşkım, öpüyorum, sarılıyorum ve diğer romantik kelimeler işte. | Open Subtitles | حبيبتي، لكِ حبّي، قبلاتي، أحضاني، الأفعال الرومانسيّة الأخرى. |
Bu, liderinin romantik öğelerle desteklenen oyun metinini kullanan bir tarikat üyesi. | Open Subtitles | هذا هو عضو في الطائفة يتّبع النهج الموجود في كتيب تعليمات قائده مع استكمال الأسس الرومانسيّة |
Evet, böyle romantik bir şey yapacak birinin olması güzel olmalı. | Open Subtitles | أجل، لابد أنّه من الجيّد أن يكون لديكَ شخص يقوم بشيء بهذه الرومانسيّة. |
Küçük romantik jestim tarihteki en büyük elmaslardan biri haline geldi. | Open Subtitles | بادرتي الرومانسيّة الصغيرة أصبحت واحدة من أكبر الألماسات في التاريخ. |
Şimdilik tatlı romantik mikrop öldürücüyü almayalım. | Open Subtitles | أجل، دعنا لا نستقرّ على مناضح الرومانسيّة العذبة بعد. |
Şey, bu benim romantik fikrim. | Open Subtitles | هذه هى فكرتى الرومانسيّة السخيفة |
romantizm mantıklı olmak zorunda değil. | Open Subtitles | الرومانسيّة ليس من المُفترض أن تكون منطقيّة. |
İnsanlarla Gotik romantizm aracılığıyla konuşuyor. | Open Subtitles | إنه يتحدث إلى الأشخاص بواسطة الرومانسيّة القوطيّة. |
Fakat eserlerinde romantizm ortak bir parça olsa da Austen o zamanlar popüler yazının duygusal tarzını kapı dışarı etmiştir. | TED | ولكن في حين أنّ الرومانسيّة شائعة في عملها، ترفض "أوستين" النمط العاطفي للكتابة والذي كان مشهورًا في ذلك الوقت. |
romantizm her zaman filmlere sıkıştırılmış bir şeydir. | Open Subtitles | {\fnAdobe Arabic}.لطالما حُشرَت الرومانسيّة بأمور التّرحال |
Kızlar kanın yanında biraz romantizm sever. | Open Subtitles | {\fnAdobe Arabic}الفتاة تحبّ قليلًا من الرومانسيّة مع فتاها. |
Romantizmden nefret etmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أكره الرومانسيّة |