O halde 8 hafta için günlük saat sayısında anlaşalım. | Open Subtitles | يجب أن نتفق على عدد الساعات في اليوم ولمدة 8 أسابيع |
Yani, 'başka bir şey yapman için kaç saat kaldı ki'? Olay da bu zaten. | Open Subtitles | أعني، لا يوجد سوى عدد كبير من الساعات في اليوم |
Haftada 100 saat çalışırlar ve birbirlerini hiç görmezlerdi. | Open Subtitles | يعملان ميئات الساعات في الإسبوع ولا يتمكنا من رؤية بعضهما البعض أبداً |
Zaten o spordan nefret ediyor ve saatlerce sinema... salonuna kapanıp gözlerine zarar vermeyi tercih ediyor! | Open Subtitles | لكنه يكره الألعاب الرياضية يقضي الساعات في الأفلام ، يفسد عيونه |
Gençlik yıllarımda bu restoranda saatlerce zaman geçirdim. | Open Subtitles | لقد قضيت الكثير من الساعات في هذا المطعم عندما كنتُ شاباً |
Hanımefendi, sizi saatlerce yorucu işten kurtaracak bir ürün satıyorum. | Open Subtitles | سيدتي, أنا أقوم ببيع هذا المنتج الذي يحفظك لك الكثير من الساعات في الأعمال الشاقة |
Senin kafanı karıştıran şeylerin listesini yapmam için saatler yetmez. | Open Subtitles | ليس هناك ما يكفي من الساعات في اليوم بالنسبة لي لتحديد كل ما يحيّرك |
Mirket toplumunda yetişmenin en önemli faydalarından biri yetişkinlerin, kendi yavruları olmasa bile diğer yavrularla ilgilenip onlara öğretmek için saatler harcaması. | Open Subtitles | إحدى أهم مزايا النشأة في مجتمع الميركات أن البالغين دون صغار لهم يساعدون في الاعتناء بالصغار ويقضون الساعات في تعليم الصغار |
O gördüğüm reklamlardaki saat satan adam bu. | Open Subtitles | إنّه يبيع الساعات في تلك الإعلانات، أراه دائماً |
Model yapımcısı Malcolm Beard bu mükemmel boyutlardaki akbaba kopyasını yapmak için yüzlerce saat çalıştı. | Open Subtitles | صانع النموذج مالكولم بيرد قضى المئات من الساعات في تصميم وبناء هذه النسخة طبق الأصل من النسر. |
Sizinle yüzünüzde maske varken binlerce saat geçirdim. | Open Subtitles | لقد قضيت بضع ألاف من الساعات في النظر إليك وأنت ترتدي القناع. |
Birkaç saat karakoldaydım, bir aydır ölüm döşeğindeki hasta değildim. | Open Subtitles | قضيت بعض الساعات في السجن ليس شهراً في على سرير موتي |
Bay Rennie, kanındaki insan dışı özellikleri ayırmaktan yalnızca birkaç saat uzaktayız. | Open Subtitles | سيد رينييه , نحن على بعد عدد قليل من الساعات في علاج ما غير انسانيتها |
Ama size borcumu ödemek için araba yıkamada hala saatlerce çalışacağım. | Open Subtitles | ولكن أنا سأبقى اعمل الكثير من الساعات في غسيل السيارات لأدفع لك |
saatlerce bekleyen, avlanan herhangi biri. | Open Subtitles | أي أحد يقضي الساعات و الساعات في الإنتظار... . مُطاردة. |
Sonrasındaysa koca biftek günümüzü boşverip onunla saatlerce konuştuk. | Open Subtitles | -وقضينا الساعات في الحديث معه -كان لديه الكثير ليقوله |
Birlikte saatlerce resim çizerlerdi. | Open Subtitles | كانا يقضيان الساعات في الرسم سوياً |
Her birimiz muhtemelen klavyede saatlerce yazı yazmışızdır. Buna rağmen hiç hızlanmamışızdır. Ancak mevcut hızımızdan yüzde 10 ila 20 oranla daha hızlı yazmaya tamamen odaklanarak her gün 10 ila 20 dakikamızı harcasak hızlanırız, özellikle de yaptığımız hataları saptarsak ve bu kelimeleri yazma konusunda pratik yaparsak. | TED | غالبا كل واحد منا أمضى الكثير الكثير من الساعات في الطباعة على الحاسوب بدون أن يصبح أسرع ولكن إذا أمضينا 10-20 دقيقة كل يوم مع التركيز الكامل على الطباعة 10-20% اسرع فإن سرعتنا الحالية سوف تصبح أعلى، خصوصا إذا عرفنا الأخطاء التي نرتكبها والتمرن على طباعة هذه الكلمات. |