İlk başta, parlaklık eziliyordu, ama bakmaya devam ettim, gözlerimi kırpmamaya zorladım kendimi. | Open Subtitles | في باديء الأمر السطوع كان ساحقا لكني إستمريت بالنظر مجبرا نفسي أن لا أرمش |
Ve sonra parlaklık yitip gitmeye başladı. | Open Subtitles | وبعد ذلك السطوع بدأ يذوب |
Çubuklar parlaklığı ölçer, böylece ne kadar ışık olduğunu biliriz. | TED | العصي تقيس السطوع حتّى نعرف كمية الضوء الموجودة. |
Bu 1A Süpernova tipleri amacımız için mükemmeldir çünkü patlayıp doruğuna ulaştığında hep aynı parlaklığı verir. | Open Subtitles | النوع الأول من السوبر نوفا هو مناسب لهدفنا لأنها دائما نفس الكتلة وعندما تنفجر ستكون بنفس السطوع |
Çok parlak olan yıldız, neredeyse sönük olan gezegeni tamamen gizler. | Open Subtitles | النجم شديد السطوع لدرجة أنه يحجب بالكامل تقريبًا الكوكب الأشد عتامة |
Bazıları buna "Cinnet" diyor. | Open Subtitles | بعضهم يسميها "السطوع". |
Ve o gökyüzünü görebileceğiniz bu muhteşem binaları yarattı, güneşi deneyimleyebileceğiniz, inşa edilen çevrede bize daha iyi bir yaşam sunan, ışığın parlaklığı ile ve aynı zamanda gölgeleri ile olan ilintisi sayesinde. | TED | وقد بنى هذه المباني الرائعة حيث يمكنك رؤية السماء ، ويمكن ان تستمتع بضوء الشمس الأمر الذي يقدم لنا حياة أفضل في البيئة العمرانية ، فقط بسبب أهمية الضوء سواء كان ذلك فيما يخص السطوع ، أو الظلال. |
- parlaklığı aç. - Bir saniye. | Open Subtitles | ارفع درجة السطوع - ثانية فقط - |
Fakat bazı UFO raporlarının bu geniş, aşırı parlak yuvarlak ışınlar olabileceğinden bahsediliyor. | Open Subtitles | مع أنه تعارف عليها سابقاً أنها تقارير من أجسام غامضة قد تكون صادرة سريعاً من هذه الومضات الواسعة الكروية شديدة السطوع. |
Enceladus çok beyaz, çok parlak, yüzeyi çatlaklarla dolu, | TED | و "إنسيلادس" شديد البياض, شديد السطوع, و سطحه ملئ بالتشققات بشكل واضح, |
Burası Indianapolis'ten iki kat daha parlak. | Open Subtitles | سطوع الشمس هنا ضعف السطوع فى "انديانا بولس" |
Yoksa Cinnet'teki Tamsin mi? | Open Subtitles | أو "تامزين" من فيلم "السطوع"؟ |