GÜNEŞ IŞIĞI KAMPI SAĞLIK VE mutluluk BAHÇESİ | Open Subtitles | معسكر الشمس المشرقه حديقة الصحه و السعاده |
Hayatımda hiç öyle bir mutluluk tatmadım. | Open Subtitles | لم أختبر في حياتي كلها ذاك النوع من السعاده |
Dikkatli bir şekilde mutlu. Rahatlamış ve aynı zamanda endişeli. | Open Subtitles | نوع ما من السعاده الحزره مرتاحه وقلقه في نفس الوقت |
Seni nasıl mutlu ettiğini biliyorum. Benim için sadece bu önemli. | Open Subtitles | أعلم مقدار السعاده الذى يسببه لكى هذا كل ما يهم لى |
Artık Lemon'u unuttuğuna göre belki senin de mutluluğu bulma vaktin gelmiştir. | Open Subtitles | حسناً الآن بما انك تخطيت ليمون ربما حان الوقت لتجد بعض السعاده |
Çünkü... sahip olduğum mutluluğun bir kısmını senin de tatmanı istedim, çünkü şimdiye kadar sana verdiğim tüm şey acı oldu. | Open Subtitles | لاني اردتك ان تتذوق ولو قليلا طعم السعاده التي اشعر بها. ولانه يبدو ان كل ما اعطيتك اياه سابقاً كان التعاسه |
-Evet Görüyor musun, üçüncü buluşmadan sonra mutluluk hızla düşüyor. | Open Subtitles | نعم , تلاحظين بعد التاريخ الثالث السعاده تقل بشكل سريع جدا ؟ |
Ama bilirsiniz mutluluk her an vardır en karanlık anlarınızda bile yeter ki ışığı açmayı unutmayın. | Open Subtitles | يجب ان تعلموا يمكن أن نجد السعاده حتى في اللحظات المظلمه |
...mutluluk dalgasını hissedeceğim tıpkı eve onun yanına gittiğimde hissettiğim gibi | Open Subtitles | و سأشعر بإندفاع السعاده شعورٌ كان يأتيني سابقاً عندما اعود للمنزل من اجلها |
Maske olmadan, mutluluk, öfke, keder ve neşe sadece onun yüzüne yazılmış olan şeylerdir. | Open Subtitles | بدون قناع السعاده ، الغضب ، الحزن والفرح مكتوبة ببساطة على وجهه |
Aslında mutluluk ve dürüstlük yakın arkadaştırlar. | Open Subtitles | و بصراحه اعتقد ان الصدق و السعاده يترادفان مع بعضمها |
Siz bu çocukların hayatlarına mutluluk kattınız. | Open Subtitles | انتم من جاءتم لتنشروا الوان من السعاده فى حياتهم المظلمه |
Eğer öyle olduğunu düşünseydim gerçekten çok mutlu olurdum! | Open Subtitles | سأكون فى غايه السعاده لو كان هذا لى . سعيد للغايه بالفعل |
Ama esas tatminimiz bu iki yalnız insanı mutlu etmekten ibarettir. | Open Subtitles | لكن جوهر إرتياحنا يكمن فى أن نجلب السعاده لشخصين وحيدين |
Mr Collins'in karakterini ve mevkisini düşünecek olursak, inanıyorum ki onunla mutlu olma şansım diğer bütün evlenenlerle aynı. | Open Subtitles | وبأعتبار شخصية السيد كولينز ووضعه الأجتماعى فأننى مقتنعة بأن فرصتى فى السعاده معه مثل فرصة أى أثنين متزوجين |
Merhaba Freddy arkadaşım Dr. Crane mutlu pantolonu unutmuş. | Open Subtitles | أوه أهلا يا فريدي صديقي هنا دكتور كرين قد نسي سروال السعاده |
Düşüş çizgisinden bahsedince çok mutlu oldu. | Open Subtitles | عندما تحدثت عن خط السقوطَ, أصبحت فى غاية السعاده. |
Gerçek mutluluğu ilk kez seninle yaşadım. Buna inanmalısın. | Open Subtitles | عليك ان تصدقيني اذا قلت لك ان هذه هي السعاده الحقيقية الاولى فى حياتى |
mutluluğu "tarih" değil "kader" getirir. | Open Subtitles | امى الايام لا تجلب السعاده النصيب هو الذى يحدد ذلك |
Bir hayalin en önemli amacı hayallerin, tutkunun, mutluluğun kaynaklandığı noktayla ilişkiye geçmemizi sağlamaktır. | TED | الهدف الأهم هو جعلنا نتواصل مع مصدرهذه الأحلام ، من حيث يأتي الشغف ، من حيث تأتي السعاده |
Kadın ve erkek birbirlerine karşı kibardırlar, mutluluğa yol aldıklarını hepimiz biliriz. | Open Subtitles | هذا الرجل و هذه المرأه من الواضح انهما خلقا لبعضهما و نشعر بأنهم على بداية طريق السعاده |
Gross Mill mutluluğunu yarattı böylece halkı hoşnut ve sadık kalsın diye. | Open Subtitles | لقد صنع ميزان السعاده القوميه الإجماليه لكي يكونوا قومه راضون ويبقون مخلصين |
Başarı mutluluktur, özgürlüktür ve arkadaşlıktır. | Open Subtitles | النجاح هو السعاده و الحريه و الصداقه |