Ben Komutan Hale. Bu Büyükelçi Dreylock ve Dr Kiernan. | Open Subtitles | أنا القائد هيل، وهذه السفيرة دريلوك و دكتور كيران |
Büyükelçi Dreylock ve Komutan Hale adına özür dilerim. | Open Subtitles | أنا أعتذر بالنيابة عن السفيرة دريلوك و القائد هيل |
Büyükelçi Dreylock ihtiyaç fazlasına neden olan yeni keşfedilen naquadriadan bahsetmişti. | Open Subtitles | السفيرة دريلوك أشارت الى الإكتشافات الأخيرة التى أوصلتنا الى الكم الهائل من النكوادريا |
Elçi'yi müzakereye yetiştirmek için zamanımız azalıyor, ...o yüzden hızlı eşeleyin. | Open Subtitles | ليس لدينا ما يكفي من الوقت للحصول على السفيرة عبر المفاوضات لذا حاول دراسته سريعا |
Drone'u vurmak parayı kül eder ve daha önemlisi Elçi Kumali'yi bulmamıza yol gösterecek herhangi bir kanıtı da yok eder. | Open Subtitles | إسقاط الطائرة سوف يحرق الاموال و الأرجح أنها ستدمر أي دليل من شأنه أن يؤدي بنا إلى السفيرة كومالى |
Komutan, planları bulana kadar gemiyi arayın ve büyükelçiyi de bana getirin. | Open Subtitles | أيها القائد دمر هذه السفينة حتى تجد تلك التصميمات وأحضر السفيرة أُريدها حية |
Uyulması gereken protokoller var Büyükelçi Prentiss, yerel polis ya da Baltimore'daki FBI ofisi var. | Open Subtitles | توجد بروتوكولات ايتها السفيرة برينتس الشرطة المحلية يوجد مكتب للأف بي اي في بالتيمور |
Eğer biri alabilirse o da Büyükelçi Prentiss'dir. | Open Subtitles | حسنا ان كان بمقدور احد فسيكون السفيرة برينتس |
Büyükelçi yerel halkla karşı karşıya bu yüzden kızgın. | Open Subtitles | السفيرة تتلقّى ضغوطات من الجانب الآخر من أجل هذا، لذا هي غاضبة |
- Büyükelçi, temsilciler kurulunun geldiğini söylememi istedi. | Open Subtitles | السفيرة تريدك أن تعلم أنّ الوفد البرلماني قد وصل |
Bu kabul edilemez Sayın Büyükelçi. | Open Subtitles | أصبح هذا الآن غير مقبول إطلاقا يا سيادة السفيرة |
O zaman Büyükelçi'nin odasının arkasındaki acil durum merdivenlerini de biliyorlar. | Open Subtitles | -صحيح ذلك يعتي أن يعرفون بأمر درج الطوارئ خلف مكتب السفيرة |
Bu arada başına gelenlerden Büyükelçi'yi haberdar edeceğim. | Open Subtitles | في غضون ذلك، عليّ أن أدع السفيرة تعلم بما حدث لك |
Büyükelçi'nin sunacağı bir soru listesi var. Ama tezgâh olarak. | Open Subtitles | السفيرة بجعبتها قائمة من الأسئلة لتقديمها من أجل المماطلة في الأساس |
Kadının referanslarını Elçi ve Gunnar Haas ile karşılaştırın. | Open Subtitles | و الآن أبحث عن رابط بينها و السفيرة و جونار هاس |
Terk edilmiş, ve verilere göre, ...Christopher Steven ve Elçi Kumali'nin bulunduğu yer. | Open Subtitles | لقد تم التخلي عنه ، ووفقا لبياناتنا هذا هو المكان حيث يوجد كريستوفر ستيفنز و السفيرة كومالى كذلك |
Sayın Elçi, sizin de dediğiniz gibi, bu Kolombiya'nın sorunu. Bize ne ki? | Open Subtitles | كما قدْ قلتِ إيتها السفيرة أنها مسالة كولومبية, مادخلنا نحن ؟ |
- Elçi, telefonunuz mu var? | Open Subtitles | أيتها السفيرة ، هل الهاتف معك ؟ |
Pekala. Yani, bu yerel uyuşturucu karteli, büyükelçiyi öldürmek için, üç gizli servis ajanına rüşvet mi veriyor? | Open Subtitles | فإذا يرشي موزعي المخدرات المحليين 3 عملاء لقتل السفيرة |
Buyuk elci geldiginde oturmus olmalari gerekiyordu. | Open Subtitles | كان من المفترض أن يكونوا جالسين عند حضور السفيرة إلى هنا |
- Sayın Büyükelçim. | Open Subtitles | -سعادة السفيرة |
Buyuk elciim, beyler, lutfen yemek icin bize eslik edin. | Open Subtitles | السفيرة أيّها السادة تفضلوا على بعض المقبلات من فضلكم. |
Elçinin içinde tutulduğu depo havaya uçtu. | Open Subtitles | المستودع حيث كانوا يحتجزون السفيرة تم نسفه |
Amerikan Büyükelçisinin eşiyim ben ve ve sen ciddi bir diplomatik olayı riske atıyorsun. | Open Subtitles | أنا زوج السفيرة الأمريكية وأنتم تخاطرون بوقوع مشكلة ديبلوماسية خطيرة |
Takıl etrafta, elçiyi öldüreceğim ve bu memleketin 50 km yi parıldatacağım. | Open Subtitles | حاول العبث معى ، و سوف أقتل السفيرة و سأجعل 30 ميلا من هذا البلد تتوهج بالإشعاع |