O ve ortağı adamlarımın yarısını öldürdü. Buna sessiz kalamam. | Open Subtitles | هي وشريكتها، قتلوا نصف رجالي لا يُمكنني السكوت على ذلك |
Güçlü, sessiz klişeler beni bezdiriyor. | Open Subtitles | انها تاتي من الارض الاعمال العنيفه و السكوت الدائم عنها تصبح متعبه لصحتك النفسيه |
Benden sessiz kalmamı istedi ve karşılığında tam 10.000 frank verdi. | Open Subtitles | لقد طلبت مني السكوت و أعطتني 10.000 فرنك. |
Eğer utancı bir Petri kabına koyarsanız, üssel olarak büyümesi için üç şey gerekir: gizlilik, sessizlik ve yargılama. | TED | إذا وضع العار في صحن الإختبار، فإنه يلزمه ثلاثة أشياء لينمو بشكل متسارع: التكتم، السكوت والحكم المسبق. |
Hey, Başkan, Sükut altındır, değil mi? | Open Subtitles | انت... ايها الرئيس السكوت من ذهب... |
Gazilerin beyinlerindeki hasar konusunda çeneni kapamanı istiyorlar sadece. | Open Subtitles | ما يريدونه لك هو السكوت عن تلف دماغ قدامى الجنود |
Dinle evlat. Gereğinden fazla susmak, korkaklıktır. | Open Subtitles | أصغِ يا بني، السكوت بعد حدّ معيّن، هو جبن |
Babanım aptal gerdanlık hakkında çenesini tutmaması dışında, güzeldi. | Open Subtitles | جيد عدى أن أبوك لم يرغب في السكوت حول تلك القلادة الغبية |
Kadın buna çok üzülüyor, fakat daha fazla sessiz kalamıyor. | Open Subtitles | وأنها آسفة لكنها لم تستطع السكوت عما يحدث |
sessiz kalıp orada çalışmaya devam mı edeceksin yani? | Open Subtitles | أتريد السكوت على الأمر والعودة إلى العمل هناك؟ |
Bu, yaptıklarınız konusunda bizi korkutup sessiz kalmamız için oynadığın bir oyun, umutsuz bir çaba olabilir. | Open Subtitles | وهذا يمكن أن يكون مجرد التلاعب، و محاولة يائسة لتخويف لنا إلى السكوت عما فعلت. |
sessiz duracağına ve balıkları korkutmayacağına söz verirsen... | Open Subtitles | إذا تستطيع السكوت ولا تخيف الأسماك |
Artık sessiz kalamam. | Open Subtitles | وأنا لن استمر في السكوت عن هذا بعد الان |
sessiz kalma konusunda anlaşırsa ona istediği her şeyi veririm. | Open Subtitles | إن وافقت على السكوت سأعطيها كل ماتريد |
Sessizliğin altın olduğu anlar vardır. sessizlik birçok şekilde ele alınabilir. | Open Subtitles | أحياناً يكون السكوت من ذهب، ولكن الصمت يأخذ أشكال عدة |
Ve o anda sessizlik donmuş bir göldeki çatlak gibi yayılıyordu. | Open Subtitles | وطول الرحلة، ساد السكوت كشروخ في بحيرة متجمدة |
Hepiniz dışarı! sessizlik yemini ettiniz. | Open Subtitles | الجميع الى الخارج وسوف تقسموا على السكوت ... |
Hayır, anlıyorum. Sükut altındır. | Open Subtitles | نعم، السكوت من ذهب |
Hayır, anlıyorum. Sükut altındır. | Open Subtitles | نعم، السكوت من ذهب |
"çeneni kapatıp şunu bitirebilir misin?" | Open Subtitles | ألا يمكنك السكوت فحسب وتنهي هذا؟ |
çeneni kapalı tutma hakkın var. | Open Subtitles | أنت تمتلك حقّ السكوت. |
Yapman gereken tek şey, susmak ve olmasına izin vermek. | Open Subtitles | وما عليك سوى السكوت وترك الامور تسير بشكل طبيعي |
Çünkü kocan sos konusunda çenesini tutamadı. | Open Subtitles | لأن زوجك لم يستطع السكوت وعدم التحدث عن التوابل. |
Sükût altındır. İhtiyaç olduğunda sana destek çıkacağım. | Open Subtitles | السكوت من ذهب تدخل عندما أحتاجك |