Her şeye rağmen, İzak Rabin'in kendisi şöyle söylemişti, "Arkadaşlarınız ile barış yapmazsınız, | TED | ففي النّهاية لقد كان إسحاق رابين هو القائل: "لا تصنع السلام مع أصدقائك، |
Mavi üniformayı reddettin. barış içinde git. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تحقق السلام مع ذو الزي الأزرق ، يمكنك الذهاب بسلام |
İngiliz adaletine güven duyulamayacaksa bu insanlar belki de gidip Fransızlarla barış yapmanın yollarını aramalılar. | Open Subtitles | إن لم يكن الوثوق بالقانون الإنجليزي فربما من الأفضل لهؤلاء الناس عقد السلام مع الفرنسيين |
Kurdumla barışmam çok uzun vaktimi aldı. | Open Subtitles | استغرق مني الامر وقتا طويلا . لإيجاد السلام مع ذئبي |
Yalnızca geçmişi ile barışık olmayı deniyor. | Open Subtitles | انه محاولة ليحقق السلام مع ماضيه |
Tanrı ile aranı düzelt, benimle değil. | Open Subtitles | أنت تعقد السلام مع الرب ، وليس معى |
İngiliz hukukuna güven olmayacaksa gidip Fransızlarla kendileri barış yapsınlar. | Open Subtitles | إن لم يكن الوثوق بالقانون الإنجليزي فربما من الأفضل لهؤلاء الناس عقد السلام مع الفرنسيين |
fakat barış için ne kadar tutarsa tutsun | Open Subtitles | ولكن ليس للحصول على السلام بأي ثمن، بل السلام مع الكرامة |
Artık centaurilerle barış yapmayı ummuyorduk, çünkü amaçlarının barış olmadığını anlamıştık. | Open Subtitles | اننا لا نتوقع المزيد من السلام مع الاخرين لأننا رأينا ان ذلك السلام لم يكن هدفهم |
Eğer Kral İngilizler ile barış yaparsa, bu halkın gözündeki değerini arttıracaktır. | Open Subtitles | إذا صنع الملك السلام مع الإنجليز هو سيقوّي موقعه مع الناس. |
Kolombiya hükümeti gerillalarla barış görüşmesi yapıyor ve senato onaylıyor. | Open Subtitles | محاولة الحكومة الكولمبية إلى مفاوضة السلام مع الفدائيين |
Kızıl Bulut hükümetle barış yaparak teslim oldu. | Open Subtitles | الغيمة الحمراء استسلم و صنع السلام مع الحكومة |
Bu gizli harekatın başarıya ulaşması için tam anlamıyla barış ortamı oluşturmalıyız. | Open Subtitles | نحن بحاجة لإقامة السلام مع الجماعات السرية |
Önemli olan konu halka yayılmadan, ...barış müzakereleri için kızı vaktinde geri getirmek. | Open Subtitles | كل ما يهم هو أن نستردها في الوقت المناسب لمفاوضات السلام مع الحد الأدنى من الإنكشاف أمام العامة |
Kung Fu dövüşmek değildir anne, düşmanınla barış yapmaktır. | Open Subtitles | كونج فو ليس عن القتال امي انما لصنع السلام مع اعدائك |
Kendi hayatını almayı seçti böylece sevdiği insanlar Sezar ile barış yapacak ve hayatları bağışlanacaktı. | Open Subtitles | واختار إنهاء حياته بيديه حتى يصنع من يحبهم السلام مع القيصر ويحصلوا على حياة لهم |
Şu an için kardeşinizle barış yapabilirseniz... | Open Subtitles | وبالتالي في الوقت الحالي ربما تعقد السلام مع أخيك |
Ejderhalara güvenebileceğimizi anladığımızda onlarla barış yaptık. | Open Subtitles | لقد صنعنا السلام مع التنانين عندما اكتشفنا بانه يمكننا الوثوق بهم |
Kocamın insanlarla barış yapma çabasını hiçbir zaman anlamadım ama isteklerine saygı duydum. | Open Subtitles | لم افهم ابد رغبة زوجي لصنع السلام مع البشر لكني أحترمت أمنياته |
Kurdumla barışmam çok uzun zaman sonra oldu. | Open Subtitles | استغرق مني الامر وقتا طويلا . لإيجاد السلام مع ذئبي |
Kişinin hayaletler ile barışık olması için gerçekten önemli. | Open Subtitles | أنهُ من المهم أن نجد السلام مع أشباح أحبائنا (ذكراهموتخيلهمبجوارنا) |
Tanrı ile aranı düzelt, benimle değil. | Open Subtitles | أنت تعقد السلام مع الرب ، وليس معى |