Şimdi, benim, bu noktaya kadar çözemediğim, tüm kurbanlar,20'li yaşlarda bayanlardı ve büyük ihtimalle belli özellikleri için seçilmişlerdi. | Open Subtitles | أنه حتى هذه المرحلة جميع الضحايا كن إناثاً في العقد الثالث من عمرهن.. على الأرجح يستهدفهم لهذه السمات المحددة. |
Ve siz kapıya giderken, "bütün özellikleri tek tek kontrol edelim. "kapı, kapı, kapı..." Rengi falan, ne dediğimi anladınız. | TED | و عندما تصعد إلى الباب, تتفحص السمات واحدة واحدة. باب, باب, باب, لون, تعلمون ما أقول. |
Bu özellikleri gerçek bir psikolojik rahatsızlık yapansa bu özelliklerin kişinin hayatını ele geçirmesi ve ciddi sorunlar yaratması. | TED | وما يجعل هذه السمات اضطراباً حقيقياً للشخصية هي أنها تسيطر على حياة الناس وتتسبب في مشاكل مهمة. |
Diğerleriyle aynı ortak özellikte. | Open Subtitles | السمات نفسها مثل الآخرين |
Bu özellikler güçlü bir toplumun alamet-i farikasıdır ve güçlü bir toplum ise güvenli bir toplumdur. | TED | وهذه السمات هي ما تجعلنا مجتمع قوي، المجتمع القوي هو مجتمع أمن |
Ancak yine de, boyut ve yaşama ortamı gibi benzer belirleyici özelliklere sahip hayvanların, tamamen farklı sürelerde yaşlandığı durumlar söz konusudur. | TED | ولكن ما تزال هناك حالات تشيخ فيها الحيوانات المتشابهة في السمات المميزة، مثل الحجم والموئل، بمعدلات مختلفة تمامًا. |
Ben ayak parmaklarımda bunun için gerekli olan özellikleri ve ayaklarımda o kuvveti geliştiremedim. | TED | لم أتمكن من وضع السمات في أصابع قدمي ، قوة في قدمي ، للقيام بذلك. |
Özetle, toplumun sosyal olarak negatif özellikleri sanayinin pozitif yönde ödüllendirildiği girişimler haline geldi ve problem çözmeye yönelik herhangi bir ilgi veya çevresel sürdürülebilirlik ve koruma doğası gereği ekonomik sürdürülebilirliğe ters düştü. | Open Subtitles | وهي قيمة العقود التي أبرمت بعد حرب العراق. الخلاصة، هي أن السمات السلبية في المجتمع قد أصبحت |
İnsanın romantik özellikleri arasında iyi bir aşçı olma diye bir madde olmamalı. | Open Subtitles | كونك طاهية جيدة يجب ألا يكون في أعلى قائمة السمات الرومنسية برأيي. |
Ben de senin gibi, duruma bağlı olarak ortaya çıkan iyi ve kötü kişilik özellikleri olan komplex bir karışımım." | TED | مثلك تماما، أنا خليط معقد من السمات الشخصية الإيجابية والسلبية التي تطفو أو تختفي، اعتمادا على الظروف." |
Sınırsız seçim hakkı ve kişisel özgürlük gibi hakları içeren rakipsiz ve pazar odaklı olan toplumumuzun bazı eşsiz özellikleri de vardır ve bu özellikler, bu "mükemmeliyetçilik" yarasının üstüne tuz basıyor. | TED | وهناك سمات مميزة في مجتمعنا المعتمد بشدة على السوق والذي يتضمن أشياء كالخيار المطلق والحرية الشخصية وهذه السمات التي نشعر بأنها تساهم في المستويات الشائعة تقريبًا في هذه المشكلة |
Bu kişilik özellikleri Dirac'ın dehasının anahtarıydı, fakat çoğu zaman, emsalleriyle zor ve tuhaf sosyal ilişkilere neden oluyordu. | Open Subtitles | هذه السمات الشخصية كانت المفتاح لعبقرية (ديراك) ولكن كثيرا ما أدت إلى الصعوبة أو الحرج لعلاقته الاجتماعية مع أقرانه. |
"Kibarlık" ünvanı altında gruplaşmış ortak özellikleri insanlara göstermek. | Open Subtitles | لإستعراض السمات التي " تجتمع شيوعاً تحت بند " لطيف |
Birinin psikopat olup olmadığını belirleyen kişisel özelliklerin bir listesi. | Open Subtitles | إنها قائمة من السمات الشخصية ,التي تستخدم لتقييم ,ما إذا كان شخص ما مختل فعلاً |
Öte yandan veri toplardım ve bu özelliklerin arasında ilişki olmadığını bulunca afalladım, çünkü uyumluluk ve uyumsuzluğun dış görünüşünüz olduğu ortaya çıkıyor: Sizinle iletişim kurmak ne kadar güzel? | TED | وقمت بجمع بيانات وكنت مذهولاً لأجد بأنه ليست هناك علاقة بين هذه السمات ، إتضح بأن الوفاق وعدمه هو المظهر الخارجي : كم هو ممتعاً أن أتفاعل معك؟ |
Geleceğin robotlarında bu özelliklerin bazılarını kullanarak çok ilginç problemleri çözebilseydik harika olmaz mıydı? | TED | الآن، ألن يكون رائعاً إذا استطعتم استخدام بعض من هذه السمات فى الروبوتات المستقبلية قفد تستطيعون حل بعض المشاكل المهمة جداً |
Diğerleriyle aynı ortak özellikte. | Open Subtitles | السمات نفسها مثل الآخرين |
psikologlar tarafından sınıflandırılan ve araştırılan özellikler grubu. | TED | إنها فى الحقيقة مجموعة من السمات مصنفة ويُبحث فيها من قبل علماء النفس. |
Çevre değiştikçe, önceden yararlı olan özellikler zararlı olmaya başlayabilir. | TED | مع تغير البيئة الطبيعية، السمات التي كانت ذات يومٍ مفيدة يمكن أن تصبح ضارة. |
Bu özellikler elenirler yani gitgide toplumdan kaybolurlar. | TED | هذه السمات غالبًا ما يتم استبعادها من الانتقاء، ما يعني أنها تختفي بشكلٍ تدريجي من التجمع الأحيائي. |
Tercihi yaştan çok fiziksel özelliklere dayanıyor gibi. | Open Subtitles | يبدو ان أموره التفضيلية مبنية على العمر أكثر عوضا عن السمات البدنية |