Bu adam annemi kalbinden bıçaklayıp babamı hapse gönderdi. | Open Subtitles | هذا الرجل طعن والدتي في قلبها، وأرسل والدي إلى السّجن |
Velayeti almamanız gerektiği gibi onu devleti kandırarak tuttuğunuz için hapse atılmanız gerekmektedir. | Open Subtitles | ليس فقط لتحصل على الحضانة ولكنّك منذ حصلت عليه قمت بالنّصب على الدّولة يجب أن تكون في السّجن |
Kıçını yakalayacağım, hafta sonu hapiste olacak. | Open Subtitles | سأقبض على مؤخّرتك وستقضى معها عطلة نهاية الأسبوع فى السّجن |
Ne söylediği umurumda değil. Ama seni neden hapisten çıkardığımızı söyleyebilirim. | Open Subtitles | أنا لا أريد ان أعرف ما قال أنا يمْكن أنْ أخبرك بإنّنا أخرجناك من السّجن |
Belki hapishanede birkaç yeni beceri öğrenirsin. | Open Subtitles | ربّما ستتعلّم بضع مهارات جديدة في السّجن |
Bekle o kadar fazla suçlama varken hapis cezasından nasıl uzak durdu? | Open Subtitles | مهلًا، كيف تفادى عقوبة السّجن حينما أمسكواْ عليه تهمًا متعدّدةً؟ |
Zaten elimde kayıt da var. hapse girmeyeceğim. | Open Subtitles | وأنا أملك التسجيل بالفعل، ولن أدخل السّجن |
Masum bir adamın 20 yıllığına hapse girmesini istemeyiz. | Open Subtitles | لا نريد أن يدخل رجل بريء إلى السّجن لـ20 عاماً |
Çaylakken hapse girmeme neden olabilecek bir belaya bulaşmıştım. | Open Subtitles | عندما كنتُ مبتدئًا ، سحبتُ بعض الهراء والّذي كان سيودي بي الى السّجن |
- Bir de hapse girmemek için intihar süsü verdin o da var. | Open Subtitles | ، و قد مثلّتِ الإنتحار . كي لاتدخلي السّجن . كلاّ |
Neden o aşağılık herif hapiste değil? | Open Subtitles | لماذا لم يسجن إبن العاهرة ذاك في السّجن ؟ |
- Ayrıca Eyalet cezaevi müdürlüğü onunla hapiste olan bütün adamların listesini gönderdi. | Open Subtitles | ولقد جعلني أتصل بمكتب السّجن لأجعل المأمور يرسل قائمة . بكلّ الرّجال الّلذين سجنوا معه |
Bu hapiste işini daha da zorlaştırırdı. | Open Subtitles | وأنّ ذلك سيجعل الأمر أصعب عليكَ في السّجن. |
Evet 5 ayı kalmışken hapisten kaçıyor. | Open Subtitles | أجل، يهرب مِن السّجن متبقّيًا له خمسة أشهر من مدّةِ حبسه. |
Seni hapisten dışarı çıkaran anlaşmayı bozdun. | Open Subtitles | لقد أبرمتَ صفقةً والتي ختمتْ ملفّك، والتي أبعدتكَ عن السّجن. |
Çocuğu hiç tanımadığımı, sürat cezası yüzünden hapisten çıkarttığımı söylerdim. | Open Subtitles | سأخبرهم إنني لم يسبق ليّ و أنّ رأيت ذلك الفتى. كُل ما فعلته هو إخراجه من السّجن بسبب مُخالفة السّرعة الطائشة. |
Belki hapishanede birkaç yeni beceri öğrenirsin. | Open Subtitles | ربّما ستتعلّم بضع مهارات جديدة في السّجن. |
Muhtemelen 40 farklı büyü kartı duymuşsunuzdur. Bu kartlardan birini ele geçirmenizi istiyoruz, hapis. | Open Subtitles | ربّما سمعتم أنّ ثمّة 40 بطاقة سحر، ونريدكم أن تحضروا منهم بطاقة السّجن. |
Hapishane o kadar kötü değil. | Open Subtitles | من فضلك . السّجن غير سيّئ جدًّا آه, حقاً؟ |
Bugün seni hapishaneden çıkaran her kimse onun yaptığını düşünüyorum. | Open Subtitles | أنا أفكّر بأيّ من كان وقّع خروجك من السّجن اليوم |
Kodesi boylamamak için her şeyi yapacaklardır. | Open Subtitles | سيفعولن أيّ شيء لتفادي عقوبة في السّجن. |
Kaçıştan sonra Hapishaneyi kilitlemeden önce oradan ayrılan tek araç onunkiydi. | Open Subtitles | لقد كانتْ السيّارة الوحيدة التي غادرتْ السّجن قبل إغلاقه، قبل الهرب. |
Asıl bu maksimum güvenlikli Hapishaneye en hızlı dönüş yolunuz olur. | Open Subtitles | تلكَ أسهل طريقةٍ لرجعوكم إلى السّجن المشدّد. |