Bu yaygın galaksilerin nasıl oluşup evrildiği yönünde güçlü teorilerimiz var. | TED | لدينا نظريات محكمة عن كيفية تشكل وتطور هذه المجرات الشائعة. |
Bu hemen hemen bugün dünyadaki bütün dinlerde yaygın bir uygulama. | TED | ورغم ذلك، فهذه هي الممارسة الشائعة في كل أديان العالم اليوم تقريباً. |
dedikodu. | Open Subtitles | إنها شائعة فحسب, الشائعة هي الخلاعة الجديدة |
Ve bundan ortaya çıkan tuhaf sonuç popüler kültürümüzün çoğunluğu aslında bu grafiklerden çıkan varsayımlar üzerine kurulu. | TED | والنتيجة الغريبة من ذلك هو أن معظم ثقافاتنا الشائعة مبنية فى الحقيقة على هذة الإفتراضات حول تركيبتنا السكانية. |
- Ee, Söylenti senin bu çevrenin vahşi çocuğu olduğundu. | Open Subtitles | .. حسناً ، الشائعة الشهيرة بأنك رجل همجي وحشي .. |
Görünen o ki, pekmez, kenevir yetiştirmek için ortak bir toprak maddesi | Open Subtitles | تبين بأن مادة العسل الأسود من الأضافات الشائعة للتربة المعدة لزراعة القنب |
Ama o Söylentiyi gerçekte kimin başlatıp o genç kızın hayatını bitirdiğini ikimiz de biliyoruz. | Open Subtitles | ولكن كلانا يعرف من بدأ هذه الشائعة وأنهت حياة هذه الفتاة, أليس كذلك ؟ |
İlk bakışta pek de tanıdık gelmiyor ama imlayı biraz güncelleştirince yaygın İngilizce kelimeleri görebilirsiniz. | TED | قد تبدو الكلمات غريبة للوهلة الأولى لكن لو جددنا الإملاء قليلاً ستلاحظ العديد من الكلمات الانجليزية الشائعة. |
O, hastalıklara ırksal yaklaşımı açıkladı ve farklı ırkların farklı hastalıklara sahip olduğunu, yaygın hastalıkları farklı şekilde deneyimlediğini açıkladı. | TED | وعزز المفهوم العرقي للمرض، بأن الأشخاص من أعراق مختلفة يعانون من أمراض مختلفة ويعانون من الأمراض الشائعة بشكل مختلف. |
ama biz bunu yaygın kanser türlerinden öğrenmedik. | TED | ولكننا لم نتعلم عنه من خلال السرطانات الشائعة. |
Dünyadaki en yaygın, en anlaşılır kelimedir, nerede olduğunuz hiç fark etmez. | TED | إنها أكثر الكلمات الشائعة المفهمومة في العالم أينما كنت. |
yaygın inanışın aksine, mükemmeliyetçilik, bir şeyleri mükemmel yapmak değildir. | TED | بخلاف الإعتقادات الشائعة الكمالية لا تتعلق أبدًا بإتقان الأشياء أو إتقان المهام |
Bir gün gelip de ceza adaleti sistemi içinde çok yaygın olan adaletsizliklerle ilgili hikâyeler paylaşacağımı hiç düşünmemiştim ama buradayım. | TED | لم أعتقد يومًا أنني سوف أروي قصصًا عن المظالم الشائعة جدًا في نظام العدالة الجنائية، ولكن ها أنا ذا. |
Eğer birileri doğrulamazsa öğle yemeğine kadar bu dedikodu da buhar olup uçacaktır. | Open Subtitles | ان لم يؤكد شخص الشائعة ستنسى بوصول وقت الغداء |
Özür dilerim, haklısın. Sadece bu dedikodu beni korkuttu biraz. | Open Subtitles | أنا أسفة , لكن الشائعة أخافتني |
İlk olarak birkaç popüler yanlış kanılara değinmeme izin verin. | TED | دعوني أتطرّق أولا لبعض المفاهيم الخاطئة الشائعة. |
Buldukları şey nükleerin gerçekten en az popüler olan enerji çeşidi olduğuydu. | TED | وما وجدوه هو أن الطاقة النووية هي في الحقيقة واحدة من أقل الأشكال الشائعة للطاقة. |
Biliyorum ama, harika bir kokteyl yapacaklarına dair bir Söylenti var. | Open Subtitles | نعم و ولكن الشائعة تقول انه سيتم الاعلان في حفل كوكتيل او شئ من هذا القبيل |
Arama izni yalnız Marlon'un odasını ve evin öteki ortak yerlerini kapsıyordu. | Open Subtitles | مدى المذكرة يغطي غرفة " مارلون " فقط زالمناطق الأخرى الشائعة للمنزل |
Bildiğim kadarıyla bu Söylentiyi şu an siz başlatıyorsunuz. | Open Subtitles | -على حدّ علمي، أنت بدأت تلك الشائعة بنفسك الآن. |
Şeref meselelerini geride bıraktığın hakkındaki Söylentiler üzerinde konuşuyorduk. | Open Subtitles | كنا نناقش الشائعة التي تقول أنك انسحبت من مبارزة شرف |
Yani benim sanat eserlerim, kimlik ve lisan ile ilgili, nasıl göründüğümüz veya nereden geldiğimizle, cinsiyet, ırk, sınıf ile ilgili genel varsayımlara karşı çıkmakla ilgili, | TED | إن فني هو حول الهوية و اللغة و تحدي الافتراضات الشائعة استناداً إلى شكلنا و مسقط راسنا أو نوع الجنس أوالعرق أوالطبقة. |
Sizin klişe ve basit esprilerinizden sıkıldım. | Open Subtitles | لقد سئمت من آرائكم الشائعة ونكاتكم الرخيصة |
Söylentiye göre kasa ucuz bir metalden yapılmış ve bükülmeye müsaitti. | Open Subtitles | الشائعة هي أن الخزنة كانت مصنوعة من المعدن الرخيص وقد انحنى |
Bu dedikodular yaz sezonunun en yoğun olduğu sırada yayıldığından müşterilerimizi Giant Otel'e kaptırabiliriz. | Open Subtitles | لأن هذه الشائعة تنتشر أثناء أكثر الأوقات رواجاً في موسم الصيف ربما نخسر عملاء لصالح فندق العملاق |
dedikodulara göre, Kraliçe'nin peşindeymiş ve yardım için sana gelmiş. | Open Subtitles | تقول الشائعة أنّها تسعى خلف الملكة و قد جاءتَ إليكَ لتساعدها. |
Ölüm sebebi şeytan çıkarma ayinlerinde çok kullanılan bitkiler değil. | Open Subtitles | انه لم يمت من الاعشاب الشائعة الاستخدام في طرد الارواح. |