Bu işi kuzeyde duvarlarla kuşatılmış nehir kıyısında bir şehirde buldu. | Open Subtitles | ،وعثر عليها في الشمال في مدينة محاطة بالأسوار على ضفاف نهر |
Tüm hava birliklerim 18:00'e kadar kuzeyde görevde. | Open Subtitles | كل قواتي متجهة إلى الشمال في الساعة1800 لذلك إذا تمكنتم من قتل هؤلاء الضباط |
kuzeyde. Hollum'da. Zencilerin Amerika'daki düşünme tarzını değiştiren bir devrim. | Open Subtitles | في الشمال, في هارلم يغيرون الطريقة التي يفكر بها الزنوج في أمريكا |
Kışın güneye için ve havalar ısındığında kuzeye uçmak için?" | TED | ان تسافر الي الجنوب في الشتاء والي الشمال في الدفء |
Fırtına onları güneye, geldikleri yere geri götürecek. | Open Subtitles | هي التي تدفعهم إلى الشمال في النهاية سيعودون إلى حيث جاؤوا |
Belki senle ben bu haftasonu kuzeye doğru şehir dışına gitsek. | Open Subtitles | ربما لي ويمكن أن تذهب في الشمال في نهاية هذا الاسبوع، |
Şu gördüğünüz çizgiler kablolar, Brezilya'nın güneyinde ve Brezilya Denizi'nin yukansında, kuzeyde oldukça kalın. | Open Subtitles | ترى هذه الخطوط، الكابلات أعرض بكثير في جنوب البرازيل، وفي الشمال في بحر البرازيل. |
Ailenin hapisten çıktığını duydum. kuzeyde bir yerde yaşıyorlarmış. | Open Subtitles | سمعتُ أنّ والديك خرجا مِن السجن ويعيشان في الشمال في مكان ما |
Kış geldi majesteleri. Kuzeydeki Kral'a kuzeyde ihtiyacımız var. | Open Subtitles | الشتاء قد حلّ جلالتك، نحتاج لملك الشمال في الشمال |
- Hayır ama kuzeyde bulabiliriz. | Open Subtitles | لا، في الشمال في المثلث الذهبي |
kuzeyde Logan dağından başlıyor ve sonra üst hava akımını takip ediyor. | Open Subtitles | تبدأ هنا في الشمال في جبل لوغان |
kuzeyde, dağlarda. | Open Subtitles | على بُعد يومين صوب الشمال في الجبال |
- kuzeyde yaşıyorduk, Yukon bölgesinde. | Open Subtitles | -وأنا لا أعرفك. -كنا نعيش في أقصى الشمال في يوكون. |
kuzeyde, kuzeyde! kuzeyde! Kuzeybatıda! | Open Subtitles | إنّها في الشمال في الشمال الغربي |
kuzeyde, Tibet'te başlayan nehir kuzey Nepal'deki Mustang şehrinin yabanıl toprakları üzerinden geçerek güneydeki Hindistan'a doğru akar. | Open Subtitles | " يبدأ في الشمال في " التبت و يتدفق عبر براري أقليم ، (الـ (موستانج) شمالي (نيبال و من هنا نحو الهند في الجنوب |
Milyonlar değerinde. Onlar... güneye, bir yatın içinde teslimat yapmayı planlıyorlar. | Open Subtitles | إنهم ينقلون شحنة إلى الشمال في يخت |
- Patterson'dan güneye döndü. | Open Subtitles | لكن يبدو أنه غير قادراً علي الحركة. لقد توجه نحو الشمال في (باترسون). |
Şüpheli, Cedar Farm'dan yaya olarak kuzeye ilerleyen beyaz erkek. | Open Subtitles | لدينا رجل أبيض يسير على الأقدام متجهاً نحو الشمال في مزرعة الأرز |
Balıkçılar sardalyaları ancak kuzeye ve kıyının bu denli yakınına geldiğinde yakalayabiliyorlar. | Open Subtitles | بوسع الصيادين اصطياد السردين فقط حالما سبحو لاقصى الشمال في نطاق سهل الوصول إليه من الشاطيء |