Hayatımda her zaman doğru şeyi yapmamış olabilirim ama insanlar değişir. | Open Subtitles | و لم أفعل أبداً هذا الشيء الصحيح في حياتي الناس تتغيّر |
Olasılıklar nano boyutlarda olacaktır ancak zaman içinde, limitsiz olarak sonsuzluk boyunca her hangi bir gün doğru tuşlara sırasıyla basacaktır. | Open Subtitles | احتمال أنه سيصيب كل الأحرف الصحيحة بالترتيب الصحيح في أي يوم هو مستحيل و لكن في حال استمر للأبد بدون حدود |
Yarın ise daha birleşik, taşınabilir ve daha ucuz bir görüntüleme. Her ambulans ve her hastane inmenin türünü anlayarak zamanında doğru tedaviye başlayabilir. | TED | وغدًا، باستخدام التصوير المُدمج والمحمول والرخيص، يمكنُ لكل سيارة إسعاف وعيادة طبية أن تحلل نوع السكتة الدماغية ليتم تقديم العلاج الصحيح في الوقت المناسب. |
Bu da bize bireyleri doğru zamanda, doğru çözümler ile hedef alabilme imkânı sunuyor. | TED | وهذا يتيح لنا استهداف أفراد معينين مستخدمين العلاج الصحيح في الوقت المناسب |
Ee, Stephen Hawking'in açıklamalarından birisinin doğruluğu - demek istediğim söylediği doğru, ama vurgulanışında hata var. Söylediklerinde gerçek şu ki; bu özel bir fizik değil. Özel bir bölüm yok. mucizeler içermiyor. | TED | حسنا، الصحيح في ملاحظة ستيفن هوكنج.. أقصد، انه امر صحيح، ولكنه يميل الى الجانب الخاطيء. محق في جانب واحد العلاقة تتم دون الحاجة الى فيزياء خاصة. ليس هناك من تدبير خاص أو معجزة. |
Ortalamanın 2/3'ünde doğru tahmin sizce hangi sayı olabilir? | TED | ما الرقم الذي برأيك كان التخمين الصحيح في ثلثي المتوسط؟ |
Onlara doğru zamanda doğru ilacı almak gibi basit bir işi yapmak için gizlice yardım eden bir teknoloji bu. | TED | إنها تكنولوجيا خفية تساعدهم على أداء هذه العملية البسيطة لأخذ الدواء الصحيح في الوقت الصحيح. |
Nihayet tekrar doğru yola girmiş bulunuyoruz. | Open Subtitles | نحن مرة أخرى على المسار الصحيح في نهاية المطاف. |
İnsanı acaba doğru yolda mıyım diye düşündürüyor. | Open Subtitles | هذا يحعل المرء يستائل إن إختار طريقه الصحيح في العمل |
Yani, ilk seferinde doğru erkek için bekledin. | Open Subtitles | أعني، أنتِ انتظرتِ الرجل الصحيح في أول مرة |
Bir gün, doğru zamanda doğru yerde olacağım ve o canavarı tek vuruşla indireceğim. | Open Subtitles | يوم واحد، أنا سأكون في المكان الصحيح في الوقت المناسب، وأنا سأعضّ طلقة ذلك الوحش. |
o önemli anda doğru cevabı bulup hayat kurtarabileyim. | Open Subtitles | لكني افضل ان اتعلم لان كلما تعلمت أكثر وفي الأرجح أمتلك الخيار الصحيح في اللحظة الحاسمة لإنقاذ حياة أحد |
Sadece, doğru yerde, doğru şeyi yapmak zorundasın. | Open Subtitles | نحن يجب أن نفعل الشيء الصحيح في المكان الصحيح |
İstediğim bu durumda doğru olanı yapmak. | Open Subtitles | ما أريده هو أن أفعل الصحيح في هذا الموقف |
Şeyy, size bakınca, Biliyorum, hayatımda doğru tercihi yaptım. | Open Subtitles | حين أنظر إليكم أعرف أنني اخترت الخيار الصحيح في حياتي |
doğru cevap 127 dolar, 49 sent olacak. | Open Subtitles | الجواب الصحيح في كل مرة هو 127 دولاراً و49 سنتاً |
alarm duyulduğunda zamanında ve doğru bir şekilde kod girilmelidir. | Open Subtitles | ..الأهمية القصوى هو أنه عندما ينطلق الإنذار يجب عليك أنت أو زميلك أن تدخل الرمز الصحيح في وقت قياسي |
En önemlisi, alarm duyulduğunda... şifre, doğru bir şekilde ve zamanında girilmelidir. | Open Subtitles | ..الأهمية القصوى هو أنه عندما ينطلق الإنذار يجب عليك أنت أو زميلك أن تدخل الرمز الصحيح في وقت قياسي |
En önemlisi, alarm duyulduğunda... şifre, doğru bir şekilde ve zamanında girilmelidir. | Open Subtitles | ..الأهمية القصوى هو أنه عندما ينطلق الإنذار يجب عليك أنت أو زميلك أن تدخل الرمز الصحيح في وقت قياسي |
Sanırım bu sefer doğru insana aşık oldum. | Open Subtitles | أعتقد أنني وقعت في حب الرجل الصحيح في هذا الوقت |