Peki, o şaşırtıcı şeyleri aramaya karar verirsek ne olur, hayatımızda gerçekten şaşırtıcı olan o küçük tesadüfleri? | TED | لكن ماذا إذا قررنا أن نبحث عن هذه الأشياء المذهلة عن تلك المصادفات الصغيرة في الحياة والمذهلة جداً؟ |
Accra ile benim bağım, annemin yaşadığı ve her sene gittiğim yer olması, Dzorwulu'da babam ile saatlerce konuştuğumuz o küçük bahçe olması. | TED | علاقتي هي مع آكرا حيث تعيش والدتي، حيث أذهب كل سنة، مع الحديقة الصغيرة في دزورولو حيث أتحدث مع والدي لساعات. |
o küçük kız doldurdu seni, değil mi? | Open Subtitles | حصلت لك أشعلت تلك الفتاة الصغيرة في كل شيء، لا هي؟ |
Bir boşluğun ortasındaki küçük bir kasabada neler oluyor ve neden başa çıkamıyorsun? | Open Subtitles | أخبرني ماذا يجري في البلدة الصغيرة في المكان المجهول ولماذا لا تستطيع معالجته |
Caddenin aşağısındaki küçük bir kızdan söz etti. Adı neydi? | Open Subtitles | قالت لي الفتاة الصغيرة في الشارع ما كان أسمها ؟ |
Kuzey Nevada'da küçük bir çiftlik kasabasında büyüdüm. | TED | ولقد نشأت في هذه المدينة الزراعية الصغيرة في شمال ولاية نيفادا |
Çözüm kulak zarı veya timpanik membran ve orta kulağın minik kemikleridir. | TED | الحل هو طبلة الأذن أو الغشاء الطبلي، والعظام الصغيرة في الأذن الوسطى. |
Salatada o küçük mısırların olmasından hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | لكنني لا أحب أن تضع الذرة الصغيرة في السلطة |
Ve o küçük kızın saçları, o güzel kurdele ile... | Open Subtitles | وتلك الفتاة الصغيرة في الشعر، مع تلك الضفائر الجميلة. |
o küçük topu ağzının tam içine koy. - Ah, bu güzel. | Open Subtitles | ضعي تلك الكرة الصغيرة في فمك أجل, هذا رائع |
Geceleyin o küçük işaretleri görmezsen, gidemezsin. | Open Subtitles | اذا لم تتمكن من رؤية الأسهم الصغيرة في الليل، فلا يمكنك دخوله |
Seni temin ederim ki o küçük kıza kayıp bebeğini bularak yardım etmek istiyorum. | Open Subtitles | وأؤكّد لك أنّي أريد مُساعدة تلك الفتاة الصغيرة في إيجاد دميتها المفقودة. |
o küçük havaalanındaki o küçük uçağa binmedim! | Open Subtitles | لم أركب في الطائرة الصغيرة في المطار الصغير |
Geçen yıl o küçük kızı kurtardığınızdan beri sizi takip ediyorum aslında. | Open Subtitles | منذ قيامكما بإنقاذ تلك الفتاة الصغيرة في العام الماضي. |
ve sayfada çekirdeği işaret eden küçük bir nokta görmüşsündür. | TED | حيث رأيتم هذه النقطة الصغيرة في الصفحة بسهم يشير إلى النواة. |
Aynı zamanda, orada, köyde çalışayan küçük bir grup vardı, ona 65 dolarlık borç verdiler. | TED | ذاك الوقت، كان هناك مجموعة إقراض تمنح القروض الصغيرة في القرية والذين أعطوها قرضا بقيمة 65 دولار. |
Ve özel ünvanı olmayan bir kişi... bahçede küçük bir havuzda yaşayan George adlı balığa bakıyordu. | Open Subtitles | ورجل ليس له منصب محدد للاعتناء بالبركة الصغيرة في الحديقة وسمكة ذهبية اسمها جورج |
Ne zaman küçük bir kasabada sağlık endişesi ortaya çıksa, bazı açıklanamayan salgınlar görülse örümcekler ilk suçlananlar olur. | Open Subtitles | من وقت لآخر في البلدة الصغيرة في مكان ما هناك خوف صحيِ، بَعْض التفشّي الغير مفسرِ، و انت تَجْعلُ العناكبَ مذنبة بسهولة. |
Amherst, Ohio'da küçük birjimnastik salonunda binlerce saat süren antrenmanın ardından, bu onların beklediği an. | Open Subtitles | آلاف الساعات من التدريب معاً هناك في تلك الصالة الرياضية الصغيرة في آمهيرست أوهايو. هذه هي لحظتهم |
Florida'da küçük bir havayolu. | Open Subtitles | شركة الطيران الصغيرة في فلوريدا. |
Zavros, Makedonya'da küçük bir ihtilali finanse etmek istiyor. | Open Subtitles | (الآن (زافروس انه يريد فقط المال لتمويل ثورته الصغيرة في مقدونيا |
Her tarafında minik ışıklar olan yer yok mu, orası. | Open Subtitles | إنه المحل الذي به تلك الأضواء البراقة الصغيرة في أرجائه. |