Bu iki fotoğrafı dergi çekmemiş. Astsubay Jordan'dan almışlar. | Open Subtitles | تلك الصورتين لم تلتقط من قبل المجلة لقد أخذوها منها |
Ama o gece Bayan Upward'ın evinde o iki fotoğrafı çıkardığımda bana çocuk katil Lily Gamboll'un resmini tanıdığını söyledi. | Open Subtitles | ولكنى عندما اظهرت الصورتين هذه الليلة فى منزلها, السيدة ابورد اشارت الى صورة الطفلة القاتلة ليلى جامبول |
Eğer iki görüntü arasında fark çıkarsa, o zaman güneşin yer çekim alanının yıldızın konumunu kaydırdığını anlayacağız ve yeni bir yerçekimi kuramımız olacak. | Open Subtitles | و لو وجدنا اختلافا بين الصورتين فان جاذبية الشمس غيرت موقع النجوم يصبح عندنا قانونا جديدا للجاذبية |
Bir görüntü diğerinden önce olamaz. | Open Subtitles | ويجب ألا تطغى إحدى الصورتين على الأخرى |
Her iki görüntüde de aynı anda zıplıyor. | Open Subtitles | انه يقفز لكلا الصورتين فى نفس التوقيت بالضبط |
Gerçekten bu iki görüntüde bir göz kırpması görüyor musun? | Open Subtitles | هل ترى حقاً عيناً ترمش في احدى الصورتين ؟ |
Şimdi yapmamız gereken zihnimizde bu iki resmi biraraya koymak-- işte böyle birşey. | TED | وماعلينا ان نفعله الآن هو ان ندمج هاتين الصورتين في مخيلتنا لتبدو هكذا |
Ben o gece elimdeki iki fotoğrafı gösterinceye dek her şey iyi gitti. | Open Subtitles | وهكذا سار الامر جيدا... ...حتى اظهرت الصورتين فى هذا المنزل تلك الليلة. |
Her iki görüntü de aynı anda. | Open Subtitles | كلا الصورتين في نفس الوقت |
Hem konumu hem momentumu olan bir parçacık elde etmek için iki resmi karıştırarak, sadece küçük bir alanda dalgaları bulunan bir grafik yapmamız gerek. | TED | وللحصول على جسيم بموقع وقوة دافعة، يلزمنا مزج الصورتين لعمل رسم بياني يتألف من موجات، ولكن في مناطق صغيرة فقط. |
İki resmi de görebiliyor ve aralarındaki farkı söyleyebiliyordu, sadece farkın ne olduğunu bilmiyordu. | TED | كان بإمكانها رؤية الصورتين والتفريق بينهما، هي فقط لم تكن تعرف ذلك. |