Benzer şekilde, soğuk hava Yüksek basınç alanının etrafına yayılarak iner. | Open Subtitles | كذلك، الضغط المنخفض ينزلق إلى مساحة الضغط العالي |
Yüksek basınç elde edebilmek için ilk önce, devasa bir kaynatıcıya ihtiyacımız vardı. | Open Subtitles | هنالك العديد من المحركات البخارية القادرة على توفير الضغط العالي لكنها تحتاج إلى غلاية هائلة |
A, ya bir Yüksek basınç alanındaki süper hücre üzerindeyiz ya da B, tanrı... bowling oynuyor! | Open Subtitles | إما وجود تجويف كبير من الضغط العالي أو الرّب يلعب البولينغ، |
Rafineriler yakıtı havaalanlarına Yüksek basınçlı borular vasıtasıyla gönderiyormuş. | Open Subtitles | المصافي تزود بمؤن الوقود هذه إلى المطارات عبر أنابيب الضغط العالي |
Yüksek basınçlı oksijen karbon monoksiti vücudunuzdan uzaklaştıracak. | Open Subtitles | الضغط العالي والأوكسجين الصافي سيسحبان أول أوكسيد الكربون من جسمك |
Kanda karbon monoksit var mı diye baksın ve başka bir şeyleri düşmeden hastayı hiperbarik kabine alsın. | Open Subtitles | وأخبراها أن تجري فحصاً لمستوى مونوكسايد الكربون وضعوا الكاهنَ في حجرةِ الضغط العالي قبلَ أن يسقطَ منهُ شيءٌ آخر |
Kendimi bir an baskı altında hissettim. | Open Subtitles | هذه حالة من الضغط العالي هنا |
Pek çok toksin, Yüksek basınç altında hareket kabiliyetini yitirir. | Open Subtitles | معظم المواد السامة تكون خامدة مع الضغط العالي |
Yüksek basınç sistemim, onun sıcak hava kütlesiyle çakışmaya hazırdı. | Open Subtitles | ونظام الضغط العالي خاصتي كان مُستعدًا لتحقيق فوزٍ ساحق على مقدمتها الدافئة |
Sıcaklıklardaki değişime neden olan görebildiğiniz gibi bu Yüksek basınç sistemi... | Open Subtitles | ما أحدث هذا التحول في درجات الحرارة هو نظام الضغط العالي الذي ..... كما يُمكنكم رؤيته |
Yüksek basınç veriyorum, iki numara. | Open Subtitles | حسناً، أبدأ الضغط العالي... رقم 2 |
İnsanlar bunların son derece tehlikeli ve mantıklı bir şekilde bu Yüksek basınçlı sistemin patlayacağını düşündüğünü okumuştum. | Open Subtitles | قرأت أن الناس ظنت أنها خطيرة و غير معقولة و بأن نظام الضغط العالي قد ينفجر |
Yüksek basınçlı gaz bırakıldığında yaralanan bölgenin çevresindeki doku ve organları dondurur. | Open Subtitles | الضغط العالي يحرر الغاز ويجمد الأنسجة والأعضاء المحيطة بنقطة الحقن |
Saldırının gerçekleştiği yerin Yüksek basınçlı sodyum sokak lambaları ile ışıklandırıldığını biliyorum. | Open Subtitles | أنا أعرف المنطقة التي حدث بها إطلاق النار وهي مُضاءة بمصابيح من الصوديوم ذات الضغط العالي |
Onu hiperbarik kılıfından çıkartıp duruyorsun çürüyecek. | Open Subtitles | [يفتح الباب] واصلتم اتخاذ هذا خارج من الضغط العالي الأكمام، انها سوف تتعفن. |
Kendimi bir an baskı altında hissettim. | Open Subtitles | هذه حالة من الضغط العالي هنا |