Çünkü bu misafir evimize son geldiğinde benden kendisine sakso çekmemi istedi. | Open Subtitles | لأنه آخر مرة كان الضيف في منزلنا طلب أن أقدم له المص |
misafir televizyonda neyi izliyiceğine,hangi oyunun oynancağına ve hangi müziğin dinleniceğine karar verir. | Open Subtitles | الضيف هو من يقرر ماذا يسمع اي لعبة تلعب واي قصة تريد سماعها |
Yani, Ellen'in bu hafta babasını görmeye giderken kendisiyle götüreceği gizemli misafir sizdiniz. | Open Subtitles | إذن أنت الضيف المجهول الذي كانت ستحضره معها عندما تذهب لرؤيته هذا الأسبوع |
Evsahibi takım Permian beyaz, konuk takım Carter kırmızı formalı. | Open Subtitles | بيرميان الفريق المضيف يرتدي الأبيض كارتر الفريق الضيف يرتدي الأحمر |
Bir konuk sarhoş serseriler tarafından saldırıya uğramadan evime gelemeyecek mi? | Open Subtitles | عندما يكون الضيف لا يستطيع المجيء إلى بيتي بدون أَن يهاجم مِن قبل المشاغبين، |
Yeni konuğumuz için evde yapacak çok işimiz var. | Open Subtitles | علينا أنّ نجلب العديد من الاشيــاء لنجعـل المنزل جـــاهزاً من أجل الضيف الجديــد |
Cesedi dolaba saklıyor ve misafirin ayrıldığını söylüyor. | Open Subtitles | انه يخبئ الجثة بالخزانة ومن ثم يشير الى ان الضيف قد غادر |
Global Horizons mağdurları geçici bir misafir işçi programıyla ABD'ye getirilmişlerdi. | TED | الناجون من شركة آفاق عالمية تم جلبهم إلى الولايات المتحدة تبعا لبرنامج العامل الضيف المؤقت. |
Gördüğünüz gibi, tarım sektörü ya da misafir işçi programıyla ilgili anlattıklarım aslında insan kaçakçılığı değil; | TED | تذكروا، لا شيء من ما أصِفُه حول هذا القطاع الزراعي أو عن برنامج العامل الضيف ما يعتبر تجارة بالبشر. |
Görevim ise o günün misafir konuşmacısı olarak halk sağlığı alanında kariyer yapmanın ne kadar heyecan verici olacağını düşünmeleri için onlara ilham vermekti. | TED | وعملي كان كالمتحدث الضيف لذلك اليوم، هو أن ألهمهم ليدركوا كم هو من المشوّق أن تعمل في الصحة العامة |
Daha önce hiç ebeveyn olmamıştık, eşim ve ben ilk kez eve geldiğinde ev turu yaparak ona misafir gibi davrandık. | TED | لم نكن والدين من قبل أبداً، زوجتي وأنا، لذا عاملناه مثل الضيف عندما وصل البيت أول مرة، بإعطائه جولة. |
Bu evde misafir olun ya da olmayın, bayım, tavuk kemiklerini yere atmanıza müsaade etmiyorum. | Open Subtitles | الضيف في البيت أو لا , سيدي أنا لا أسمح بألقاء العظام على الارض |
Kaçış için en büyük şansın misafir soyunma odası olacağını düşünüyoruz. | Open Subtitles | نحن نعتقد ان افضل فرصة للهروب ستكون من خلال غرف تبديل ملابس الفريق الضيف |
konuk Evi senin Bu adam da. O konuk sef olabilir bizim. | Open Subtitles | ذلك الضيف في منزل الضيافة قد يصبح ضيف الشرف لنا |
Onun yanındayken esas konuk, tercüman ve Sovyet misafirleri de öyleydi. | Open Subtitles | ،كان إلى جانبه الضيف الرئيسي والمترجم وضيوف سوفيتيين آخرين أيضًا |
Şey, belki çırılçıplaksın, tek konuk benim, ama yine de şık olurdu. | Open Subtitles | ربما انتٍ عارية وانا الضيف الوحيد لكن ذلك سيكون انيق |
Heceleyeceğin yeni kelime burada, fakat hakem olarak çok özel bir konuğumuz var. | Open Subtitles | لذا، معنا هنا لقراءة الكلمة التالية الحكم الضيف المميز جداً |
Ev sahibesi, davetsiz bir misafirin uyanarak aramıza katılmaması için sesi kısmanızı rica ediyor. | Open Subtitles | المضيفة تودّ منكما أن تطفئوا الإستيريو خوفًا من إيقاظ الضيف المزعج. |
Ortaçağ Dünyası sizin için var, sayın Ziyaretçi. | Open Subtitles | عالم القرون الوسطى وجد من أجلك أيها الضيف |
Çünkü ev sahibi benim. Ve ben yemeği getiririm çünkü sen misafirsin. Ve bence yapılacak en nazik şey de bu. | Open Subtitles | , إذا ذهبت أنا الى الداخل ، لأن أنا المضيف و أجلب الغذاء إليكى ، لأنكى الضيف |
Gözlükleri olan yaşlı bir adam, izlediğin konuğun söylediklerini duyuyor da olsan, ona ait sözler alttan kayarak geçiyor. | Open Subtitles | يرتدي نظارات قديمة، ويقتبس من كلمات الضيف بالرغم من أننا سمعناه بالفعل |
misafir odasını almalıyım çünkü ben misafirim. | Open Subtitles | يجب علي أن آخذ غرفة الضيوف لأني أنا الضيف |
Sayın misafirimiz, lütfen başkalarına yerimizden bahsetmeyin. | Open Subtitles | أرجوك لا تخبر أحدا عن هذا المكان أيها الضيف |
Bak şimdi, sıradaki konuğu iptal edelim. | Open Subtitles | أنظر, إسمع دعنا نجري لقاء مع الضيف القادم |
Hediye misafiri onurlandıracak kadar iyi olmalı ama utandıracak kadar da iyi olmamalıdır. | Open Subtitles | الهديه يجب أن تكون جميلة بما فيه الكفايه لتكريم واحترام الضيف لكن ليست جميلة كثيراً لتخجله من هديته |
Evet, iç çamaşırı gösterisindeki kızgın bir konuktan bahsetmiş, ama ayrıntı yok. | Open Subtitles | نعم. لاحظتْ incidentwith غاضب الضيف في معرضِ الملابس الداخليةَ، لكن لا تفاصيلَ. |
Mobilyaları, tasarımcının aslında iyi bir ev sahibi olması gerektiğini ve misafirlerin ihtiyaçların tam olarak karşılamaları gerektiğini söyler. | TED | والشيء عن أثاثهم هو أنهم قالوا ان دور المصمم كان في الأساس من مضيف جيد، توقع احتياجات الضيف. |
Onu ve eğer oradaysa misafirini gözaltına almanı istiyorum. Walt ve kızıyla beraber. | Open Subtitles | واريدك ان تقبض علية وعلى الضيف اذا كان لايزال هناك و والت وبنتة |
Misafirimizi utandırma. | Open Subtitles | لا تحرجينا أمام الضيف |