Kanada Hükûmetinin bilimcisi Dr. Max Bothwell, 1992'den bu yana kayaların üzerinde büyüyen bir tür yosun üzerinde çalışıyor. | TED | منذ عام 1992، الدكتور ماكس بوثويل، عالم في حكومة كندا، قام بدراسة نوع من الطحالب التي تنمو فوق الصخور. |
Sonra yosun yapışkan olmuş, tüm ekmek kırıntıları ona yapışmış. | Open Subtitles | ثم أصبحت الطحالب لزجة والتصقت بها كل فتات وجباته السريعة |
Ayrıca algler de bize sudaki kimyasal maddeler hakkında bilgi verecektir. | Open Subtitles | ونستخلص من الطحالب أكثر عن أي نوع من الملوّثات موجودة بالماء |
Fırtına resifin yarısını süpürüp gittikten sonra kalan bölümü yosunlarla kaplandı. yosunlar aşırı geliştiği için mercanları öldürdüler. | TED | وبعدما اقتلعت العاصفة حوالي نصف نسيجها، صارت مليئة بالطحالب، وفاقت هذه الطحالب النسيج المرجاني مما أدى لموته. |
Ben, oda servisinden.., ...su yosunu ile ovalanarak yapılan vücut masajından hoşlanıyorum. | Open Subtitles | أنا أحب خدمة الغرف و سكب الطحالب البحرية ومساج على كامل الجسد |
Ayrım yapmadan beslenirler alg ararken hem kayaları hem de mercanları alırlar. | Open Subtitles | تتغذى بشكل عشوائي حيث تتناول الصخور والمرجان في سعيها للحصول على الطحالب |
Baharda her gün biraz daha yükselen güneşle deniz yosunları da büyümeye başlar. | Open Subtitles | في الربيع، الشمس تَرتفعُ الى الأعلى يومياً في السماءِ الطحالب تَبْدأُ في النَمُو. |
Bu yosun için kullanılan bilimsel olmayan sözcük kaya mukusu, çünkü anlayacağınız üzere mukusa çok benziyor. | TED | التسمية العلمية الغير المؤكدة لهذه الطحالب هي مخاط الصخور لأنه كما فهمتم، فهي شبيهة كثيراً بالمخاط. |
Daha sonra iskeletleri yosun kaplıyor. | TED | ثم تنمو الهياكل العظمية بإفراط بواسطة الطحالب. |
İklim değişikliği okyanusları ısıtırken, belirli zehirli yosun türleri artıyor. | TED | فبينما يعمل التغير المناخي على تدفئة المحيط، تنتشر بعض أنواع الطحالب السامة. |
Kuzeybatı Pasifik bölgesinde, doğal yaşlı ormanlardan yosun toplama iş alanı var. | TED | في شمال غرب المحيط الهادئ هناك صناعة كاملة من لحصاد الطحالب من الغابات قديمة النمو. |
Birincisi, mercan ısırmaya yetecek kadar güçlü, bir papağan gagası gibi ağızları vardır, çoğunlukla yosun peşinde olmalarına rağmen. | TED | أولاً، فمها يشبه منقار الببغاء، وهو قوي بما يكفي لقضم الشعاب المرجانية، مع أنّهم غالباً يبحثون عن الطحالب. |
Jamaica'nın kuzey sahillerindeki mercan resifleri az miktarda canlı mercan örtüsü ve bol miktarda yosun ve balçık barındırır. | TED | الشعب المرجانية لساحل جمايكا الشمالي لديه اجزاء من المئة غطاء مرجاني والكثير من الطحالب والطين |
Bunu gördüğümüz tek yer, kırmızı floresan algler ya da kırmızı floresan mercanlardı. | TED | المرة الوحيدة التي شاهدنا فيها شيئا كهذا، كان إما في الطحالب الحمراء المتوهجة. أو المرجان الأحمر المتوهج. |
Orneğin, bu hidrojen üreten algler. | TED | إذاً فهذا، على سبيل المثال، هو هيدروجين مولد من الطحالب. |
Çürüyen bu yosunlar, bahçenizdeki turba yosunu gibidir. | TED | وهذه الطحالب، التي تم إنشاؤها بواسطة الطحالب المتحللة أساسا مثل الجفت موس في حديقتك، |
Bu yosunlar ormandan toplanıyor, çiçekçiler tarafından aranjmanlarda ve çiçek sepeti yapımında kullanılıyor. | TED | هذه الطحالب تنزع من الغابة لتستخدم في صناعة الزهور، من قبل باعة الزهور، لاتخاذ الترتيبات وصنع السلال المعلقة. |
dokungaçlarını izleyin. Onları içeri çekiyor. Tıpkı bir deniz yosunu gibi görünmesini sağlıyor. | TED | شاهدوا الأذرع إنه يسحبها ببساطة و يجعلا تشبه الطحالب |
Rüzgarda yüzen bir tür alg var, verimli şekilde fotosentez yapabilmek için ışığa karşı gidip gelmesi gerekiyor. | TED | هناك نوع من الطحالب يعيش في البحار يبحث عن الضوء ويتحرك نحوه ولكي يستطيع ان يحدد موقع الضوء و يميزه |
Flamingolar, gagalarıyla sudaki yosunları süzerken, ...bir yandan da gökyüzünü kontrol ediyorlar. | Open Subtitles | بينما ترشح النحام الطحالب من الماء الكاوى فإنهم عادة يراقبون السماء بحذر |
Adli tıp teknenin gövdesindeki algleri araştırıp nerden geldiğini söyleyebilir. | Open Subtitles | تستطيع استجواب الطحالب العالقة في القارب لتخبرك من أين أتت |
alglerin deniz kabuklarıyla olan evliliğinden mercanlar doğar. | Open Subtitles | وهكذا ، المرجان يتوالد بتزاوج الطحالب والباكتيريا |
Diatom seviyelerine göre şimdi de kurbanları taşımayı tamamen bıraktı. | Open Subtitles | مستويات الطحالب تشير الى انه توقف عن نقل ضحاياه تماما |
Poliplerini çoğaltıyor, alglerle savaşıyor, ve alanını geri kazanıyor. | TED | فإنها تصدر نسخاً من بوليباتها المرجانية وتعود إلي مقاتلة الطحالب وإستعادة أراضيها. |
Bu Beyaz Damsel, ve daimi bir bahçıvandır, bir parça algi özenle yetiştirir ve bakar. | Open Subtitles | هذه هي الفتاة البيضاء وهي مزارعة بشكل متواصل, تقوم بتربية و رعاية رقعة من الطحالب. |
yosuna benzer maddelerin içinden geçmiştik ya! | Open Subtitles | الاشياء التى مررنا بها تلك التى تشبه الطحالب |
Bu yosunla ilgili sorun şu ki somon balığı ve alabalığın yanı sıra dâhil olduğu ekosistemi de tehdit ediyor. | TED | المشكلة مع هذه الطحالب أنها تهدد سمك السلمون والسلمون المرقط والنظام البيئي للأنهار التي تغزوها، |
Hayır, buraya gönderdiğimiz alglerden bir iz yok. | Open Subtitles | لا, أعنهى أنه لا يوجد أى دليل على الطحالب التى أرسلناها الى هنا |
Bu kesinlikle ufak yosunların varlığının sonucu. | TED | إنه في الحقيقة بسبب وجود الطحالب الصغيرة. |