Etkinlik katılımcılarının, grevcilere yiyecek ve içecek ikram etmesiyle, protesto dağıldı. | Open Subtitles | تفرقت المظاهرة عندما قام جامعي التبرعات بعرض الطعام والشراب على المحتجين. |
Leydi Stubbs kayıkhaneye biraz yiyecek ve içecek götürmesini istemiş. | Open Subtitles | فقد طلبت منها الليدى ستابس ان تأخذ اليها بعض الطعام والشراب فى منزل القارب |
Her çeşit yiyecek ve içecek kaplarında kullanılır ki en kötü şöhretli örneği insanların bu günlerde dakikada bir milyon oranda kullandığı plastik su şişeleridir. | TED | إنه يُستخدم في كل أنواع حاويات الطعام والشراب في العالم، وأشهر مثال عليه هو زجاجات المياه البلاستيكية، والتي ننتجها نحن البشر حاليًا بمعدل مليون في الدقيقة. |
Bir haftalık yiyecek ve su stoklayın. | Open Subtitles | خزّنوا من الطعام والشراب ما يكفي لمدة إسبوع |
Burada yaşamak için yeterince yiyecek ve su var. Dışarı çıkmadan neredeyse iki hafta yeter. | Open Subtitles | هناك ما يكفي من الطعام والشراب لمدة أسبوعين دون الحاجة للخروج |
bitmek bilmeyen yemek ve su yoksunluklarıyla, fiziksel ve psikolojik işkencelerle yapılan tıbbi deneyleri kapsıyor. | Open Subtitles | ... والحرمان الطويل من الطعام والشراب... ... والتعذيب الجسدي والنفسي... |
Barım, yemek ve içki alan insanlarla dolu. | Open Subtitles | باري ملئ بالناس التي تشتري الطعام والشراب |
Operasyon Merkezi'nde yiyecek ve içecek yok. | Open Subtitles | ممنوع الطعام والشراب في العمليات |
Bilet sistemi vasıtasıyla patronlar yiyecek ve içecek için gerçekte para ödemedi. | Open Subtitles | نظام تذاكر حيث لا يدفع الرعاة... مقابل الطعام والشراب بنقود فعلية. |
Bize yiyecek ve içecek getir. | Open Subtitles | أحضر لنا الطعام والشراب |
Fiero'da yiyecek ve içecek yasaktır. | Open Subtitles | - ممنوع الطعام والشراب داخل الفييرو |
Gwen eve gidip biraz yiyecek ve içecek getir. | Open Subtitles | (غوين) اذهبي للمنزل، واحضري بعض الطعام والشراب |
yiyecek ve içecek yasak, Bay Litton. | Open Subtitles | الطعام والشراب ممنوعان هنا سيد (ليتن) |
"yiyecek ve içecek servisi mevcuttur." | Open Subtitles | الطعام والشراب مقدمة". |
Tek yiyecek ve su kaynağı aşağıdaki boğazın dibinde, ...avcıların pusuda beklediği yerde. | Open Subtitles | الطعام والشراب الوحيدان أدناه في الجزء السفلي من الوادي والتي تكمن فيها الحيوانات المفترسة |
Ama gidip biraz yiyecek ve su bulacağım böylece yuva yapabilir. | Open Subtitles | ،لكني سأجد له بعض الطعام والشراب .لأحمله على الإحماء |
En azından yemek ve su var. | Open Subtitles | على أقل تقدير يُوجد الطعام والشراب |
Hasan, misafirlerimize yemek ve içki getir. Geri kalanlar iş başına! | Open Subtitles | حسن" , "بوشرى" إحضرا الطعام والشراب" لضيوفنا , البقية يعودون إلى العمل |