Gördün mü çocukluk aşkının tohumları gençlikte nasıl da çiçekleniyor. | Open Subtitles | أرأيت كيف ازدهر حب الطفولة الى حب شاعري في الشباب؟ |
Sonra bütün günü çocukluk hayalimi yaşayarak yani ormanda bu ayının peşinde dolanarak geçirdim. | TED | ومن ثم قضيت جل ذلك اليوم وانا اعيش حلم الطفولة وانا اسير بالقرب من الدب عبر الغابات |
Yani inanıyorum ki his ve hafıza üzerine çalışan insanlar bazen çocukluk anılarını neden sakladığımızı farketmezler. | TED | لذا أعتقد أن الناس الذين يدرسون الإحساس أو الذاكرة دون أن يدركوا لماذا نضع جانبا ذكريات الطفولة. |
Alice tarafından seçilen o zor problem ise, kanserli çocuk vakalarının artışı oldu. | TED | المشكلة الصعبة التي اختارتها أليس كانت ارتفاع معدلات الإصابة بالسرطان في مرحلة الطفولة. |
Burada bir genç kızın, çocukluktan kadınlığa olan serüveninin bir parçasını yaratıyoruz. | Open Subtitles | نحن نخلق قطعة عن يوميات فتاة من مرحلة الطفولة إلى مرحلة البلوغ. |
Şey,kız kardeşinizin Çocukken istismar edilmiş olabileceğine dair kanıtlar bulduk. | Open Subtitles | حسناً, لقد إكتشفنا أن أختك لربما تعرضت للضرب أثناء الطفولة |
sahte mutlulukla dolu çocukluk resmim var ve boşanma olasılığımın bazı insanlardan daha az olmasını sağladığına seviniyorum. | TED | من صور الطفولة السعيدة الزائفة وانا سعيدة لانهم جعلوني اقل احتمالاً من الاَخرين لان اتطلق |
Bu çocukluk ritüelini geri getirmek için dışarı çıkmalısınız ve bir bölümde, bir çiçeğin fotoğrafını çekip sonra onu etiketlemelisiniz. | TED | لذلك عند استعادة تقليد الطفولة هذا، تحتاجون للخروج وفي فصل ما، تلتطقون صورة لزهرة ثم وسمها. |
Çocuklarımızı ve kendimizi doğal dünyaya ve basit bir hikaye sayesinde sahip olduğumuz çocukluk sevgisine, eğlenceye ve sihre yaklaştırıyoruz. | TED | إننا نجلب أولادنا وأنفسنا أقرب للعالم الطبيعي وذلك السحر والفرح وحب الطفولة الذي لدينا عبر وسيط القصة البسيط. |
Ama en önemli olay çocukluk hayali olan, Niagara Şelaleleri'nin öfkeli gücünü kontrol altına alıp, şehre ışığı getirmekti. | TED | لكن المرحلة الأهم كانت تحقيق حلم الطفولة: استغلال الطاقات الهائلة لشلالات نياجرا، وجلب الضوء للمدينة. |
Üçüncü olarak, bu çok sistematik yapı hem çocukluk çağı gelişimi, hem de türümüzün evrimi sürecinde nasıl yapılandırılmış? | TED | ثالثا، كيف تتشكّل هذه الهيكلة النظامية جدا أثناء نمو في مرحلة الطفولة والتطور في نوعنا البشري؟ |
diye sordu. Elinde "Olumsuz çocukluk Deneyimleri" adlı çalışmanın bir kopyası vardı. | TED | وفي يده نسخة من دراسة بحثية اسمها دراسة تجارب التعرض للعنف في الطفولة |
"Olumsuz çocukluk Deneyimleri" çalışması, herkesin bilmesi gereken bir çalışma. | TED | دراسة تجارب التعرض للعنف في الطفولة إنها أمر يجب على الجميع معرفته |
Bazı insanlar çocukluk hastalıklarını atlatamadıkları için değil, atlatıyorlar, ancak 45-50 yaşlarına geldikten sonra hayatta kalamıyorlar. | TED | ليس لأن بعض الأشخاص لا يتجاوزون أمراض الطفولة إنهم يتجاوزونها – ولكنهم لا يعيشون بعد بلوغهم سن ال٤٥ و سن ال ٥٠ |
Fakat, söz konusu genç şüpheliler olunca sanki çocuk eldivenleri çıkıveriyor. | TED | ولكن عند التعامل مع المتهمين الصغار، فيبدو أن رداء الطفولة يسقط. |
Yoksa erken çocuk gelişimiyle ilgili başka aptalca düşünceleri mi konuşmak istiyorsunuz? | Open Subtitles | أم أردتِ فقط مناقشة المزيد من الأفكار الحمقاء حول تنمية الطفولة المبكرة؟ |
Ben bugün, ABD'de çocukluktan yetişkinliğe geçiş yolculuğunda önemli rol oynayan ikinci kurumdan bahsetmek istiyorum. | TED | أريد الحديث إليكم اليوم عن المؤسسة الثانية التي تشرف على الرحلة من الطفولة إلى البلوغ في الولايات المتحدة. |
Böylece oranın müdürü Sally, gündüzleri bana konuşmayı öğretiyordu. Bu pek de kolay değildi, çünkü Çocukken insan her şeyi hemen kanıksıyor. | TED | بينما قامت سالي مديرة المكتب بتعليمي الكلام في الصباح كان صعبًا،لأنه في الطفولة تدرك الأشياء كما هي |
Çocukluğumuzdan beri dinletilen bir masal böylece biz dergiler almaya ve kulüplere katılmaya.. | Open Subtitles | مجرد خرافة صدقناها منذ الطفولة و لذلك نشترى المجلات و نشترك فى الأندية |
Çocukluğumdan beri evsiz olduğumu biliyordu evi olmayan demek | Open Subtitles | عرفت أننيّ انجرفت منذ الطفولة و ليس لى بيت |
Ve işte bütün bunlar, bütün bu çocukluğun yankıları beni bir sonraki parçaya götürüyorlar. | TED | إذا ذلك هو الأمر برمته، تلك الطفولة برمتها يتردد صداها وتأخذني إلى الجزء التالي. |
çocukluğundan bu zamana kadar sana biz baktık. Bize borçlusun. | Open Subtitles | من أجل مراعاتك من الطفولة حتي الآن أنتي مدينة لنا |
Daha sonra da sadece 5-6 yılda bir yeni bir bebeği olur, bebeğin büyümesi sırasında geçen uzun bir çocukluğu vardır, gece annesiyle yatar, annenin sırtında gezer. | TED | بعد ذلك تضع مولودا كل خمس أو ست سنوات، فترة طويلة من التبعية في مرحلة الطفولة عند تنشئة الطفل، ينام مع الأم في الليل، ويركب على ظهرها. |
çocukluğunda kaval kemiği kırılmış, o kadar kötü kırılmış ki topal kalmış. | Open Subtitles | كسر في عظم الساق الأكير منذ الطفولة إنه سيء بما فيه الكفاية لدرجة انه كان يمشي و هو يعرج |
Bana göre bu türden bozukluklar çocuklukta yaşanan bazı faktörlerden kaynaklanıyor. | Open Subtitles | في رأيي، نشأت تلك التشوهات من أماكن مختلفة من مرحلة الطفولة. |
- Konuşmandan tahmin ettim. küçükken kabadayıydın, hala aynı görünüyorsun. | Open Subtitles | إنني أعرفك منذ الطفولة كنت متشرداً ولا زلت كذلك يا أخي |
Şu çocukça hareketler falan. Bu numaralar eskidi artık abi. | Open Subtitles | مسألة الحب منذ الطفولة هذه أصبحت مملة يا رجل |
Ne tür bir çocukluğumun olduğunu, bu konuda neler hatırladığımı. | Open Subtitles | ما نوع الطفولة التي كانت لدي ما أتذكّر منها |
Çocukluklarından beri arkadaşmışlar. Eve, üç ya da dört yaşındaymış. | Open Subtitles | أنهما يعرفان بعضهما منذ الطفولة كانت إيف فى الثالثة أو الرابعة من عمرها فقط |