Bunların hepsini bu yaşlı kadının acılarından kurtarmak için istiyor. | Open Subtitles | كل ما تريده هو أن تنهي معاناة تلك المرأة العجوزة |
Dans boyunca aval aval bana bakmakla meşgul olduğun için yaşlı Bayan Flynn'e takılıp düştüğün geceyi mi diyorsun? | Open Subtitles | أنت تقصد عندما , أثناء الرقص أنت تعثرت فوق السيدة العجوزة فلن لأنك كنت مشغول جدا بالتحديق بي ؟ |
Tepenin altındaki yaşlı kadın, zemini süpürürsem bana 50 dolar vereceğini söyledi. | Open Subtitles | قالت السيدة العجوزة عند أسفل التل إذا كنستُ الأرضية ستعطينني 50 دولاراً |
yaşlı suratlının eskiden bizim gibi genç olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أن تلك العجوزة كانت صغيرة مثلنا ذات يوم |
Dernekteki o ihtiyar fosiller bunu duyana kadar bekleyin. | Open Subtitles | إنتظروا حتى تسمع تلك الأحافير العجوزة بهذه الأخبار |
Baba otoritemin kuyusunu kazmaya çalışmayı bırakacak mısın, yaşlı bayan? | Open Subtitles | هل يمكنك أن تفوضينى أن أفرض سلطتى الأبوية , ايتُها السيدة العجوزة ؟ |
Cuma günü yaşlı annemi görmek için Stettin'e gidecektim. | Open Subtitles | في يوم الجمعة أردت الذهاب إلى ستاتين لرؤية أمي العجوزة |
Kurt sürüsü, bufaloları hareket etmeye ikna edebilirse o zaman yaşlı ve zayıf hayvanlar daha da belli olacaklar. | Open Subtitles | لو بوسع المجموعة حثّ القطيع ليتحرّك فستصبح حينها الحيوانات العجوزة والأضعف أكثر وضوحاً. |
O tarafa nasıl geçtin? Kampın ilk günü. Bu yaşlı kızı mazur gör. | Open Subtitles | حسناأول يوم في المعسكر يجب أنا تعذري السيدة العجوزة |
Eğer bir TV bağımlısı varsa o da yaşlı bir kadındır. . | Open Subtitles | اذا كان يوجد مدمن للتليفزيون فهو السيدة العجوزة |
Ertesi sabah yaşlı kadın ölmüştü... | Open Subtitles | في صباح اليوم التالي .. ماتت السيدة العجوزة |
Her neyse, bu yaşlı bayan için bir dondurma alıyorum ve tam ona uzatırken, Cleatis kolumdan tutar, lanet şeyi bana fırlattırır ve bana ne kadar dondurmayı ziyan ettiğimi söyler. | Open Subtitles | كنت أحضر أيس كريم للسيدة العجوزة و عند تسليمي لها كليتيس شدني من ذراعي و جعلني أرميه |
yaşlı kemiklerim sızım sızım sızlıyor. Bu kelepçeler çok gevşek. | Open Subtitles | مفاصلي العجوزة تؤلمني بشدة لأن هذه القيود غير محكمة |
Annem çok yaşlı biri. Ölecek olması acı verici. | Open Subtitles | تلك العجوزة الطيبة السرطان يقتلها، أمر مفجع |
Bak, yaşlı kadın olayında sana yardım ettiğimde ağzımı sıkı tutmalıydım. | Open Subtitles | عندما ساعدتك مع العجوزة كان حرياً بي الصمت وجب أن أبلي حسناً |
yaşlı orospu bizi aradığında o ucubik alet otomatik olarak kaydedecek. | Open Subtitles | عندما تتصل العجوزة الحقيرة تجيب الآلة آلياً |
yaşlı yarasa, ne zaman eve kız getirsem şikayet ediyor. | Open Subtitles | الخفاشة العجوزة التي تعيش بجانبي تشكو من كل مرة أحضر فيها سيدة |
yaşlı kadın fısıldayıp bir tavsiye vererek onları, oranın mezar sorumlularına götürür. | Open Subtitles | المرأة العجوزة همست بنصيحة ذهبوا لحفار القبور |
Çocukları rahat bırak. İhtiyar kıçını dinlendir. | Open Subtitles | اجلب مؤخرتك هنا , اترك الفتية بسلام تعال واجلس مؤخرتك العجوزة هنا |
Seni çürümüş, şeytan kocakarı. | Open Subtitles | أيتها المتعفنة ، العجوزة الشمطاء الشريرة |
Şu moruklara bir baksana. | Open Subtitles | أنظري الى هذه الخفافيش العجوزة |
"Senin iznine ihtiyacım yok moruk, ben askere yazılacağım." | Open Subtitles | أنا لست بحاجة إذنك اللعين أيها العنزة البائسة العجوزة سأتجند على أي حال |
En azından yaşlı bunak sonunda Diana'nın tabutunu ziyaret etmeyi kabul etti. | Open Subtitles | على الأقل وافقت العجوزة أخيراً على زيارة نعش (ديانا) |