Evlenmeye o kadar hevesliysen çevrede dolaştığı söylenen yaşlı bir adam var. Seni onunla evlendirebilirim. | Open Subtitles | حلوتي، جميلة، إذا كنت حريصة لتحصل على الزواج، هناك الرجل العجوز الذي مريت به |
8 yaşındayken yaşlı bir adam bana tecavüz etti. | Open Subtitles | كان هناك ذلك العجوز الذي كان يغتصبني و أنا في الثامنة |
8 yaşındayken yaşlı bir adam bana tecavüz etti. | Open Subtitles | كان هناك ذلك العجوز الذي كان يغتصبني و أنا في الثامنة |
Haa, atölyede çalışan yaşlı adamı Kastediyorsun. | Open Subtitles | أوه تعني الرجل العجوز الذي يعمل في الورشة |
Sorular soran o yaşlı adamı tanıyor musun? | Open Subtitles | هل تعرفين ذلك العجوز الذي كان يطرح الأسئلة؟ |
Şu öndeki yaşlı adam, ilgiye muhtaç. Konuşacak ve kasiyeri meşgul edecek. | Open Subtitles | ذلك العجوز الذي بالأمام يريد الحضيّ بالإهتمام لدرجة قد يقطع رأس المحاسب |
Şu yaşlı adamın hikayesi seni iyice sarmış Ethan. | Open Subtitles | في الحقيقه قصة الرجل العجوز الذي قالها لك |
-Sanırım Bayan Oliver'e söyledim. Bir de tanıştığım yaşlı bir adama. | Open Subtitles | لقد قلت شيئًا للسيدة أوليفر كما أعتقد ولذلك الرجل العجوز الذي قابلته |
Neyse, uzun lafın kısası, yaşlı bir adamla tanıştım. Rahipti. | Open Subtitles | لقد التقيت ذلك الرجل العجوز الذي كان كاهناً |
Vergisini ödemeyen yaşlı bir adamı dövdüğünü gördüm. | Open Subtitles | رأيته يضرب ذلك الرجل العجوز الذي رفض أن يدفع الضريبة |
yaşlı bir adamı arıyorum! | Open Subtitles | أبحث عن الرجل العجوز الذي كان هنا |
yaşlı bir komşum var ya? | Open Subtitles | اتعرفين الرجل العجوز الذي يسكن بجانبي؟ |
yaşlı bir adam. O'nun... Birkaç dakika önce bu kapıdan girdi. | Open Subtitles | انه العجوز الذي خرج من عندك قبل قليل |
- Yanan evin yanında yaşayan yaşlı adamı görmeye gittiğini duydum. | Open Subtitles | سمعتُ أنّك قد ذهبتَ لرؤية الرجل العجوز الذي يعيش بجانب منزل تجمع مدمني المخدرات |
Geçen gece "Bishop's"daki yaşlı adamı hatırladın mı? | Open Subtitles | هل تذكر ذاك الرجل العجوز الذي رأيناه في مطعم "بيشوب" تلك الليلة ؟ |
Netero, Kral'ın adını söylerken önünde duran ve sözde teslim olması gereken yaşlı adamı izlerken Kral'ın bunu düşünecek vakti yoktu. | Open Subtitles | "بعدما أخبر (نيترو) الملك باسمه، فلم يكُن لدى الملك وقتًا للتفكير فيه" "إذ أنّه انشغل بمراقبة العجوز الذي تعيّن أن يستسلم" |
Diğer tarafta ise, her zaman aynı restorana gidip aynı şeyi yiyen bir yaşlı adam sıkıcı değildir -- optimaldir. | TED | من ناحية أخرى، العجوز الذي يقصد نفس المطعم يوميًّا ويتناول نفس الطعام في كل مرّة ليس مضجرًا... إنّه المثال المناسب. |
Bu nedenle bu yaşlı adam aklıma geldi. hayatını hasta güvercinlere bakmakla geçiriyor. | TED | لذلك فكرت في اختلاق قصة هذا الرجل العجوز الذي يقضي حياته مهتما بالحمام المريض. |
Şu yaşlı adamın ifadesine bakın. Herşeyi duyduğunu söyledi! | Open Subtitles | خذوا مثلاً ذلك الرجل العجوز الذي يعيش هناك وسمع كل شيء! |
sadece sembolik olarak ta olsa... denizdeki şu yaşlı adamın onuruna greçekleştireceğiz. | Open Subtitles | ... و لوبشكلرمزي تكريما لذلك الرجل العجوز الذي هناك في البحر |