Mary, Lower Farm'daki yaşlı Bay Abbott'a gidiyorum. Komşuları aradı, durumu iyi değilmiş. | Open Subtitles | "ماري"، السيد "آبوت" العجوز في مزرعة (لوار)، اتصل جاره ليقول أنه مريض جداً |
Metro'daki yaşlı hanım dışında. | Open Subtitles | ماعدا السيدةُ العجوز في نفق القطار |
Aşağıdaki ihtiyar, onu yanımızda getirmemize izin vermedi. | Open Subtitles | ذاك العجوز في الأسفل لم يسمح لنا بالدخول مع الشخص |
Bana destek çıksan da benim Louisiana'daki ihtiyar hatuna biraz para göndersem. | Open Subtitles | وأقوم بإرسال بعض المال لصديقتي العجوز في لويزيانا |
Kadınlardan yardım gördüm ama erkekler kellemi Fez'deki yaşlı sultana satmak istedi. | Open Subtitles | ... المرأةُ ساعدتني بِسببِ نسبي ... ولكنّ الرِّجال أرادوا بيعي لِلسُّلطان العجوز في "فيز" مُقابِل البنادِق والذّهب |
Masanın ucundaki yaşlı bayan bildik bir Yahudi düşmanı. | Open Subtitles | والسيدة العجوز في مؤخرة المائدة كارهة لليهود تقليديه |
Öyleyse oraya bizim girmemiz lazım. İhtiyar bize katılmazsa, bu mümkün değil. | Open Subtitles | يجب أن ندخل إلى هناك بأنفسنا إذاً كما قلت، إن لم يكن الرجل العجوز في صفنا فالأمر مستحيل |
Şimdi dinle, ihtiyar, oğlanın "seni öldüreceğim" dediğini cesedin düştüğünü duydu, sonra da çocuğu kaçarken gördü, doğru mu? | Open Subtitles | الرجل العجوز في الشقة السفلية سمع الفتى يصرخ "سأقتلك"؟ وسمع صوت سقوط الجسم ثم رأى الفتى وهو يهرب.أليس كذلك؟ |
Bu şeytanlar Dağ'daki İhtiyar Adam tarafından eğitilmiş. | Open Subtitles | هؤلاء الشياطين تم تدريبهم على يد الرجل العجوز في الجبل |
O ihtiyar dediğin adam epey haşin biri. | Open Subtitles | لابد أنكِ تمزحين معي ذلك الرجل العجوز في غاية الخطورة |
- 534'deki yaşlı adama. | Open Subtitles | -هذه من أجل الرجل العجوز في البيت رقم 534 . |
Hukuk bürosundaki yaşlı bayan sağolsun. - Rosaleen nerde? | Open Subtitles | السكرتيرة العجوز في مكتب المحاماة كانت أكثر من سعيدة لتخبرني |
Otobüs durağındaki yaşlı bayan. | Open Subtitles | السيدة العجوز في محطة للحافلات. |